kalaritanya
Öğrenci
Değerli Arkadaşlar,
Bilindiği üzere öğretim üyeleri 67 yaşında zorunlu olarak emekli oluyorlardı. Bazı yeni açılan üniversiteler için bu 72 yaşa kadar uzatılmıştı.
Şimdi ise tüm üniversitelerde 72 yaşa kadar uzatıldı.
Bir genç akademisyen olarak buna itiraz ediyorum.
Üniversitelerimizin gerçeklerini, görmeyen bilmeyen bu uygulamaların vahim sonuçları olacaktır.
Bu açıdan şu soruları cevaplamamız lazım:
1) Türkiyedeki üniversitelerde PROF unvanı alan akademisyenlerin %10u hariç geri kalanları ne kadar akademik çalışma yapmaktadır?
2) 60-67 yaş arasındaki öğretim üyeleri bilime ne kadar katkı sağlamaktadır?
3) 72 yaşına kadar üniversitede kalacak bir akademisyenin ne tür bir faydası beklenmektedir?
4) İdealist öğretim üyeleri emekli olduktan sonra çalışma yapamıyor da üniversitede kalınca mı yapacaktır?
5) Adına usta-çırak, tecrübe dedikleri şeyler var ya bugüne kadar eğitim sistemimize araştırma köleleri hediye etmekten başka ne katkı sağlamıştır?
6) Orta ölçekli üniversitelerde bile kadro bekleyen onlarca araştırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent varken ahı gitmiş vahı kalmış öğretim üyelerinin kadro işgaline devam etmesi ne kadar doğru ve adilanedir?
Soruları çoğaltmak mümkündür.
Ancak gerçekler ortadadır. Türkiyede üniversitelerin gelişmesi için yeni araştırma görevlilerine, yardımcı doçentlere, doçentlere ihtiyaç vardır.
Ama kesinlikle 72 yaşındaki öğretim üyelerine ihtiyaç yoktur. Bir insan ne yapacaksa 60 yaşına kadar zaten yapmıştır.
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin akademisyenin en önemli çalışması DOKTORAdır. O Da 72 yaşında yapılmamaktadır.
Üniversitelerde değişim ve dönüşümü bitiren, yeni akademisyenlere kapıları tamamen kapatan bu uygulama yanlıştır, kesinlikle düzeltilmelidir.
Akademisyenler, torun sevmeyi, kahveye gitmeyi ve evinde ölmeyi de tecrübe etmeliler
Bilindiği üzere öğretim üyeleri 67 yaşında zorunlu olarak emekli oluyorlardı. Bazı yeni açılan üniversiteler için bu 72 yaşa kadar uzatılmıştı.
Şimdi ise tüm üniversitelerde 72 yaşa kadar uzatıldı.
Bir genç akademisyen olarak buna itiraz ediyorum.
Üniversitelerimizin gerçeklerini, görmeyen bilmeyen bu uygulamaların vahim sonuçları olacaktır.
Bu açıdan şu soruları cevaplamamız lazım:
1) Türkiyedeki üniversitelerde PROF unvanı alan akademisyenlerin %10u hariç geri kalanları ne kadar akademik çalışma yapmaktadır?
2) 60-67 yaş arasındaki öğretim üyeleri bilime ne kadar katkı sağlamaktadır?
3) 72 yaşına kadar üniversitede kalacak bir akademisyenin ne tür bir faydası beklenmektedir?
4) İdealist öğretim üyeleri emekli olduktan sonra çalışma yapamıyor da üniversitede kalınca mı yapacaktır?
5) Adına usta-çırak, tecrübe dedikleri şeyler var ya bugüne kadar eğitim sistemimize araştırma köleleri hediye etmekten başka ne katkı sağlamıştır?
6) Orta ölçekli üniversitelerde bile kadro bekleyen onlarca araştırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent varken ahı gitmiş vahı kalmış öğretim üyelerinin kadro işgaline devam etmesi ne kadar doğru ve adilanedir?
Soruları çoğaltmak mümkündür.
Ancak gerçekler ortadadır. Türkiyede üniversitelerin gelişmesi için yeni araştırma görevlilerine, yardımcı doçentlere, doçentlere ihtiyaç vardır.
Ama kesinlikle 72 yaşındaki öğretim üyelerine ihtiyaç yoktur. Bir insan ne yapacaksa 60 yaşına kadar zaten yapmıştır.
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin akademisyenin en önemli çalışması DOKTORAdır. O Da 72 yaşında yapılmamaktadır.
Üniversitelerde değişim ve dönüşümü bitiren, yeni akademisyenlere kapıları tamamen kapatan bu uygulama yanlıştır, kesinlikle düzeltilmelidir.
Akademisyenler, torun sevmeyi, kahveye gitmeyi ve evinde ölmeyi de tecrübe etmeliler