Öğretim Elemanlarının Mecburi Hizmet Yükümlülüğü

Nazmi

Akademikpersonel.org
Yönetici
Pamukkale Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi olan Doç. Dr. Yasin SEZER'in "Öğretim Elemanlarının Mecburi Hizmet Yükümlülüğü" adlı makalesi ektedir.

Giriş

2547 sayılı Yükseköğretim Kanun‟unda yükseköğretim kurumlarında ihtiyaç duyulan öğretim elamanlarını yurt içinde veya yurt dışında bir başka üniversite de yetiştirebilme imkânı verilmiştir. Bu çerçevede, öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları başka bir üniversiteye geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler.
Bu düzenlemeyle bir başka üniversitede lisansüstü öğrenim görmek isteyen kişilere hem çalışmalarını daha rahat yapabilmeleri hem de esas kadrosunun bulunduğu yüksek öğretim kurumunda idarî sorunlarla karşılaşmamaları için kadrolarını geçici olarak yetiştirilmek üzere gönderildiği üniversitelere aktarma imkânı tanınmıştır. Ancak bu usûl, lisansüstü öğrenim görmek için başvurulabilecek tek yöntem değildir. Kişiler 35.maddede düzenlendiği biçimiyle kadro nakli ve buna bağlı olarak mecburi hizmet yükümlülüğü altına girmeden de lisansüstü öğrenim görebilirler.
DMK'nın EK 35. maddesi ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü kaldırılmıştır. Dolayısıyla, bir başka üniversitede lisansüstü öğrenim görmek üzere gönderilen kişilere mecburi hizmet yükümlülüğü ve buna bağlı olarak tazminat sorumluluğu yüklenemez.
 
Son düzenleme:

serguc

Araştırma Görevlisi
Pamukkale Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi olan Doç. Dr. Yasin SEZER'in "Öğretim Elemanlarının Mecburi Hizmet Yükümlülüğü" adlı makalesi ektedir.

Giriş

2547 sayılı Yükseköğretim Kanun‟unda yükseköğretim kurumlarında ihtiyaç duyulan öğretim elamanlarını yurt içinde veya yurt dışında bir başka üniversite de yetiştirebilme imkânı verilmiştir. Bu çerçevede, öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları başka bir üniversiteye geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler.
Bu düzenlemeyle bir başka üniversitede lisansüstü öğrenim görmek isteyen kişilere hem çalışmalarını daha rahat yapabilmeleri hem de esas kadrosunun bulunduğu yüksek öğretim kurumunda idarî sorunlarla karşılaşmamaları için kadrolarını geçici olarak yetiştirilmek üzere gönderildiği üniversitelere aktarma imkânı tanınmıştır. Ancak bu usûl, lisansüstü öğrenim görmek için başvurulabilecek tek yöntem değildir. Kişiler 35.maddede düzenlendiği biçimiyle kadro nakli ve buna bağlı olarak mecburi hizmet yükümlülüğü altına girmeden de lisansüstü öğrenim görebilirler.
DMK'nın EK 35. maddesi ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü kaldırılmıştır. Dolayısıyla, bir başka üniversitede lisansüstü öğrenim görmek üzere gönderilen kişilere mecburi hizmet yükümlülüğü ve buna bağlı olarak tazminat sorumluluğu yüklenemez.

Nazmi hocam sadece doktoradamı mecburi hizmet ve senet yükümülüğü oluyor?? ama öyp kapsamında yüksek lisans içinde senet imzalatıyorlar...
 

Nazmi

Akademikpersonel.org
Yönetici
Lisansüstü kapsamı hem yüksek lisansı hem de doktorayı içine alır. Makaleyi okudunuz mu? Emin olsun okuduktan sonra cevabı bulacaksınız.
 

serguc

Araştırma Görevlisi
şöyle bi göz attım faydalı şeyler yazıyor ama bunu dinleyen hangi üniversite var koyuyorlar önümüze 270 bin TLlik seniti istersen imzalama göreve başladığın 1 yıl içinde görevlendirme almazsan işine son veriyorlar...
 

Nazmi

Akademikpersonel.org
Yönetici
Kanun maddelerine göre senetler geçersiz görünüyor. İmzalasanızda bir şey ifade etmiyor.
 

serguc

Araştırma Görevlisi
Kanun maddelerine göre senetler geçersiz görünüyor. İmzalasanızda bir şey ifade etmiyor.

kadrosu olduğu üniye geri dönmeyi bağlayıcı şey ne olacak? ya hadi ben geri dönmüyorum derse ne olacak? birde öypnin 50 bin TL ödeneğini kullandıysa geri tazmin etme gibi bi durum var mı?
 

Nazmi

Akademikpersonel.org
Yönetici
kadrosu olduğu üniye geri dönmeyi bağlayıcı şey ne olacak? ya hadi ben geri dönmüyorum derse ne olacak? birde öypnin 50 bin TL ödeneğini kullandıysa geri tazmin etme gibi bi durum var mı?
Bu kararlar doğrultusunda bağlayıcı bir şey kalmıyor. Ödenekle ilgili bir madde yok zaten senette olamaz da senet sadece mecburi hizmet için. 675'nin ek 35'inde de açıkça belirtilmiş yurtiçi hizmet karşılığı mecburi hizmet olmaz diye.
 

serguc

Araştırma Görevlisi
Bu kararlar doğrultusunda bağlayıcı bir şey kalmıyor. Ödenekle ilgili bir madde yok zaten senette olamaz da senet sadece mecburi hizmet için. 675'nin ek 35'inde de açıkça belirtilmiş yurtiçi hizmet karşılığı mecburi hizmet olmaz diye.

nazmi hocam gel sen bunu seloya anlat adam anlamıyor anlayamıyor...:D
 

levent_ce

Öğrenci
benim anlamadığım gideceğimiz üniversitede de araştırma görevlisi değil miyiz? orada bir iş yapmayacak mıyız. yapacaksak onun karşlığı ne? yapmayacaksak sadece öğrencimiyiz?
 

levent_ce

Öğrenci
giriş kısmını okudum zorunlu hizmet sözleşmesine gerek olmadığından bahsetmiş ama bunu uygulayan üniversite yok ki sözleşme imzalıcaz bir şekilde. yanlış mı anlamışım?:)
 

Nazmi

Akademikpersonel.org
Yönetici
giriş kısmını okudum zorunlu hizmet sözleşmesine gerek olmadığından bahsetmiş ama bunu uygulayan üniversite yok ki sözleşme imzalıcaz bir şekilde. yanlış mı anlamışım?:)
O zaman baştan sona kadar okuyunca tamamen anlayabileceksiniz :) Kanun maddeleri ile her şey yazılmış danıştayın seneti nasıl iptal ettiği ve görüşleri var, o yüzden ben bir yorum yapmıyorum. Sizlerinde faydasına olduğu için baştan sona okumanızı istiyorum.
 

erdek

Öğrenci
Okuduk Nazmi hocam, her şey açık ve net belirtilmiş. Örneklerle de ispat edilmiş. Bu makaleyi araştırıp yazan hocamıza da teşekkür ediyorum.
 

alope

Öğrenci
Ancak, 01.08.1996 tarih ve 4160 sayılı Kanunun 2. maddesiyle DMK‟ya eklenen EK 35. madde ile yurt içinde okutulan öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü getirilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Buna gö-re, “kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğ-rencilere mecburî hizmet yükümlülüğü getirilemez. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mecburî hizmet karşılığı okutulmakta olan öğrenciler, mezuniyetlerinden veya memuriye-te atanmalarından sonra kurumlarından mecburî hizmet yükümlülüğünün kaldırılmasını talep edebilirler. Bu takdirde başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın, mecburî hizmet yü-kümlülüğü ve tazminat borçları (1.1.1995 tarihinden önce mecburi hizmet yükümlülüğünü ihlal edenlerin borçları dâhil) ortadan kalkar.

Bu durumda, dil eğitimi için diğer üniversitelerde bulunun öyplilerin de mecburi hizmet yükümlülüğü ortadan kalkar mı? Ya da bu durum sadece lisansüstü eğitim için mi geçerlidir?
 

alpertunga84

Profesör
Bu iş yine çorba oldu. Bir yandan dava sonuçları bir yandan "bize ne arkadaş danıştaydan" anlayışındaki üniversite yönetimleri...zaten hangi danıştay kararı adam akıllı uygulanıyor ki bu ülkede :) Bir de olayın şu tarafı var. Eğer bu cidden uygulanırsa ÖYP'nin ne anlamı var...Bence işlevsizleşiyor..Kimse geri dönmez ki doğudaki üniversitelere....devlet artık ordaki üniversite binalarını düğün salonu olarak kiraya verir :D
 

ibulut

Doçent
Hocam facbookta yazdıgim gibi burada da yazayım: öncelikle sorgulanması gereken DMK ek 35. maddesi araştırma görevlilereni kapsıyor mu? uniler bunu kabul etmiyorlar ve idari mahkemeye senet iptali için başvuranlara karşı bu maddenin araştırma görevlisini kapsamadığı şeklinde savunma yapılıyordu. Genelde senet iptali için idari mahkemeye başvuranlar danıştay kararları hükmünce kazandılar. Geçenlerde bu konu ile ilgili yahoo 35. madde grubunda bir paylaşım oldu. Buna göre daha önceden davalar idari mahkemelerde görülüyordu ve üst makam danıştaydı. Şimdi ise asliye hukuk mahkmelerinde ve üst makam da yargıtay. Yani artık danıştayın kararlarının bağlayıcılığı kalmadı. Uyuşmazlık mahkemesi de davaların asliye hukuk mahkemesinde görülmesi yönünde görüş bildirdi. Artık uniler asliyeye başvuruyor ve kazanıyor yani üzülerek de olsa söylemeliyim ki senetlere devam zorunlu hizmete devam...
 

ibulut

Doçent
35. Madde Davalarında Görevli Yargı Yeri: Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Yeni Kararları



Uyuşmazlık Mahkemesi’nin iki yeni kararında; Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesi kapsamında açılan mecburi hizmet iptali ve kefalet senedi iptali davaları için “adli yargının” görevli olduğuna karar verildi. 2010/11 E. 2010/202 K. ve 2010/207 E 2011/61 K. sayılı iki karar, 14.10.2011 tarih ve 28084 (Mük) sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı.



Önceki durum:



Aslında, kefalet senedi iptali için “adli yargının” görevli olduğu yönünde 2004 yılında verilmiş başka bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı bulunuyordu (08.07.2004 tarih ve 25516 sayılı RG.). Fakat, davanın hatalı açılış şekli ve 33. madde kapsamında yurt dışına gönderilen araştırma görevlisine ilişkin olması gibi burada açıklamaya gerek olmayan nedenlerle, bu karar bu bültene konu davalar açısından emsal değeri taşımıyordu.



Dolayısıyla, yukarıdaki iki yeni karardan önce, hem idari yargı (idare mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Danıştay) hem de adli yargı (asliye hukuk mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Yargıtay), söz konusu davalar için kendini görevli görüyordu. İdari yargıda görülen davalarda, 2007 yılından beri araştırma görevlisi lehine karar veriliyor, mecburi hizmet yükümlülüğü ve kefalet senedi iptal ediliyordu. Adli yargının ise kararlı bir içtihadı yoktu. Üniversitelerin açtığı davalar bazen kefalet senedi geçersiz bulunarak reddediliyor iken, bazen de araştırma görevlileri yüksek tazminatlara mahkûm ediliyordu. Bu nedenle, araştırma görevlilerine; üniversite kendilerine “adli yargıda” bir dava açmadan önce çabuk davranarak üniversiteye karşı “idari yargıda” dava açmalarını tavsiye ediyorduk.



Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yeni kararları:



İlk karara konu olayda; İnönü Üniversitesi adına ODTÜ’de öğrenim görmekte olan F.M. istifa etmiş, istifa kabul edilerek kadro geri iade edilmiş, İnönü Üniversitesi borç hesabı yaparak bunu taksitlendirmiş, F.M. bazı taksitleri ödemiş, fakat sonradan hem taksitlendirme işlemi hem de kefalet senedinin geçersiz olduğundan bahisle, Malatya İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır. İkinci karara konu olayda ise; yine İnönü Üniversitesi adına ODTÜ’de öğrenim görmekte olan Ş.K., istifa ettikten ve kadro iadesinden sonra İnönü Üniversitesi tarafından kendisine gönderilen borç dökümü ve ödeme ihtarının iptali için Malatya İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır.



Her iki olayda da, gerek Malatya İdare Mahkemesi ve gerekse Danıştay Başsavcılığı, söz konusu davaların “idari yargının” görevine girdiğini savunmuştur. Bu görüşe göre, kefalet senedi üniversite ile araştırma görevlisinin eşit düzeyde ve irade serbestisi içinde karşılıklı olarak yaptıkları bir özel hukuk sözleşmesi değildir; bir idari işlemdir. Fakat Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, her iki olayda da, aksi görüşle “olumlu görev uyuşmazlığı” çıkarmıştır. Yani, söz konusu davaların “adli yargının” görevine girdiğini savunmuştur. Her iki yargı organı da bir davanın kendi görevine girdiği görüşünde ise, kimin görevli olduğunu tespit etmek üzere, dosya Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilir. Her iki davada da böyle yapılmış, Uyuşmazlık Mahkemesi ise; görevli yargı yerinin “adli yargı” olduğuna karar vermiştir. Belirtmeliyiz ki, her iki kararda da iki üye muhalif kalmış ve kararlar “oy çokluğu” ile verilmiştir. Ayrıca, her iki kararda da Uyuşmazlık Mahkemesi herhangi bir gerekçe ileri sürmemiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gerekçesine atıfla yetinmiştir.



Yeni kararların etkileri:



Bu yeni kararları öğrenen diğer üniversite rektörlüklerinin de, bundan böyle, 35. Madde davalarını adli yargıya taşımalarını bekliyoruz. Bu hareket şekli, benzer durumdaki araştırma görevlileri için çeşitli olumsuzluklara yol açacaktır:



İdari yargının yapısı gereği, burada bir davanın yürütülmesi fazla uzmanlık, emek ve masraf gerektirmez. 35. Madde Rehberi, örnek dilekçeler ve emsal kararlardan oluşan tecrübemizi, daha önce çeşitli platformlarda araştırma görevlileri ile paylaşmıştık. Dava için yetkin bir avukat tutmanın yararlı olduğunu (özellikle Uyuşmazlık Mahkemesi örneğinde olduğu gibi, dava içinde çıkabilecek komplikasyonların çözümü için, zira bazı hatalar pek çok kişiyi etkileyecek yanlış uygulamalar gelişmesine yol açabiliyor), fakat her araştırma görevlisinin bu materyalleri kendi durumuna uyarlayıp kendi davasını yürütebileceğini belirtmiştik. Nitekim pek çok kişi böyle yapıyordu. Buna karşılık, 35. Madde Rehberi’nde belirttiğimiz gibi, adli yargıda görülecek bir dava, bir araştırma görevlisinin asla matbu dilekçelerle kendi başına üstesinden gelebileceği bir iş değildir.



Adli yargıdaki bir dava için ödenecek avukatlık ücreti idari yargıdaki bir davadan çok daha yüksektir; çünkü dava değeri üzerinden belirlenir (Kendi avukatınıza ödeyeceğiniz ücret). Aynı kural, davanın kaybedilmesi durumunda karşı tarafa ödenecek avukatlık ücreti için de geçerlidir. Örnek: Üniversite 200.000,00- TL talep ediyorsa, idare mahkemesi, kaybeden tarafı diğer tarafa 600,00- TL avukatlık ücreti ödemeye mahkûm eder. Asliye hukuk mahkemesi ise, kaybeden tarafı, 16.450,00- TL karşı taraf avukatlık ücretine mahkûm eder.



Avukatın masrafları açısından da, adli yargı daha masraflıdır. Çünkü idare mahkemesinde duruşma yapılmaz. Fakat asliye hukuk mahkemesinde duruşma yapılır ve gitmemenin ciddi sonuçları vardır; dolayısıyla farklı şehirdeki bir avukatın ulaşım masraflarının ödenmesi gerekir. Dava harçları için de sonuç aynıdır. İdare mahkemesinde açılan örnek dava için (200.000,00 TL), duruma göre, 150,00 TL ilâ 350,00- TL masraf ödemek gerekir. Fakat asliye hukuk mahkemesinde, duruma göre, 1.000,00- TL civarında dava masrafı ve ayrıca 3.000,00- TL harç ödemek gerekir. İcra aşamasında masraflar daha da artar. Her yargılama masrafı talep eden tarafça ödenir, işin sonunda bütün masraflar kaybeden tarafa yüklenir.



Sonuç olarak, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yeni kararları üniversitelerin lehine, araştırma görevlilerinin ise aleyhine olmuştur. Her üniversitenin zaten bir avukatı vardır. Ayrıca, Yargıtay’ın mevcut kararları üniversiteler lehine olduğu gibi, üniversiteler bazı yargılama masraflarından da muaftır. Araştırma görevlileri ise, bundan böyle matbu dilekçelerle dava açmak yerine, yetkin avukatlar tutmak zorundadır. Fakat çoğu gerekli avukat ücreti ve mahkeme masraflarını ödeyebilecek durumda değildir. Bunu yapmamak ise, davayı kaybederek yüksek tazminatlar ödemek, üstelik aynı avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarını da üniversiteye ayrıca ödemek riski içermektedir.



Sonuncusu ve en önemlisi; bu iki karar, idare mahkemelerinde yargılaması halen süren davalar ile idare mahkemesinde sonuçlanmış fakat temyiz nedeniyle halen Danıştay’da olan davaları da etkileyebilir. Bu davalarda da, üniversite Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunda, dosya Uyuşmazlık Mahkemesi’ne ve oradan da yetkili asliye hukuk mahkemesine gidebilir. Zira görev konusu kamu düzenindendir; yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu, söz konusu iki kararın en olumsuz sonucudur.

http://xa.yimg.com/kq/groups/11616795/1131526299/name/BLT 01-12.pdf
 
Üst