Arkadaşlar biliyorsunuz ki 35. madde yani görevlendirme kapsamında bize imzalatılan senetlerin yasal bir dayanağı yoktur. Her ne kadar görünürde yasalmış gibi lanse edilse de aslında bu insan haklarına aykırı bir uygulamadır. Görevlendirmeye bağlı yapılan senetlerde hem çok yüksek meblağların yer alması hem de Üniversite yönetimlerinin bu konuda senetleri mobbing unsuru olarak kullanması ve kişilerin başka kurumlara geçmesine olanak vermemesi de bu uygulamanın ne kadar eksik ve yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Bazılarımız senetleri imzalarken kendi irademizle imzalıyoruz diye düşünebilir. Ancak kendi irademiz dahi olsa buradaki irade araçsallaştırılmış bir iradedir yani biz senedi bilinçli imzalıyoruz ancak işsizlik durumu, eğitimini tamamlayamama sıkıntısı ve mobbing unsuru bu senedi mecburen imzalamamıza sebep oluyor. Bu anlattıklarımdan yola çıktığımızda bunun Anayasal haklara, insan haklarına ne kadar aykırı bir uygulama olduğu ortaya çıkmaktadır. Benim görüşüm bu uygulamanın Anayasa Mahkemesi'ne açılacak bir dava ile sonuçlandırılabileceğidir. Siz arkadaşlarımın da bu konuda değerli görüşlerini almak isterim. Saygılar..
Arkadaşlar aynı yazıyı da buraya yazdım. Amaç buradan toplu bir şekilde hareket etmek ve dava açmak. Açılan ve kazanılan davaları burada paylaşmak ve bu konudaki bilinci artırmak.
- - - Güncellendi - - -
09.01.2012
BLT: 01/12 (TR)
35. Madde Davalarında Görevli Yargı Yeri: Uyuşmazlık Mahkemesinin Yeni Kararları
Uyuşmazlık Mahkemesinin iki yeni kararında; Yükseköğretim Kanununun 35. maddesi kapsamında açılan mecburi hizmet iptali ve kefalet senedi iptali davaları için adli yargının görevli olduğuna karar verildi. 2010/11 E. 2010/202 K. ve 2010/207 E 2011/61 K. sayılı iki karar, 14.10.2011 tarih ve 28084 (Mük) sayılı Resmî Gazetede yayımlandı.
Önceki durum:
Aslında, kefalet senedi iptali için adli yargının görevli olduğu yönünde 2004 yılında verilmiş başka bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı bulunuyordu (08.07.2004 tarih ve 25516 sayılı RG.). Fakat, davanın hatalı açılış şekli ve 33. madde kapsamında yurt dışına gönderilen araştırma görevlisine ilişkin olması gibi burada açıklamaya gerek olmayan nedenlerle, bu karar bu bültene konu davalar açısından emsal değeri taşımıyordu.
Dolayısıyla, yukarıdaki iki yeni karardan önce, hem idari yargı (idare mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Danıştay) hem de adli yargı (asliye hukuk mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Yargıtay), söz konusu davalar için kendini görevli görüyordu. İdari yargıda görülen davalarda, 2007 yılından beri araştırma görevlisi lehine karar veriliyor, mecburi hizmet yükümlülüğü ve kefalet senedi iptal ediliyordu. Adli yargının ise kararlı bir içtihadı yoktu. Üniversitelerin açtığı davalar bazen kefalet senedi geçersiz bulunarak reddediliyor iken, bazen de araştırma görevlileri yüksek tazminatlara mahkûm ediliyordu. Bu nedenle, araştırma görevlilerine; üniversite kendilerine adli yargıda bir dava açmadan önce çabuk davranarak üniversiteye karşı idari yargıda dava açmalarını tavsiye ediyorduk.
Uyuşmazlık Mahkemesinin yeni kararları:
İlk karara konu olayda; İnönü Üniversitesi adına ODTÜde öğrenim görmekte olan F.M. istifa etmiş, istifa kabul edilerek kadro geri iade edilmiş, İnönü Üniversitesi borç hesabı yaparak bunu taksitlendirmiş, F.M. bazı taksitleri ödemiş, fakat sonradan hem taksitlendirme işlemi hem de kefalet senedinin geçersiz olduğundan bahisle, Malatya İdare Mahkemesinde dava açmıştır. İkinci karara konu olayda ise; yine İnönü Üniversitesi adına ODTÜde öğrenim görmekte olan Ş.K., istifa ettikten ve kadro iadesinden sonra İnönü Üniversitesi tarafından kendisine gönderilen borç dökümü ve ödeme ihtarının iptali için Malatya İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
Her iki olayda da, gerek Malatya İdare Mahkemesi ve gerekse Danıştay Başsavcılığı, söz konusu davaların idari yargının görevine girdiğini savunmuştur. Bu görüşe göre, kefalet senedi üniversite ile araştırma görevlisinin eşit düzeyde ve irade serbestisi içinde karşılıklı olarak yaptıkları bir özel hukuk sözleşmesi değildir; bir idari işlemdir. Fakat Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, her iki olayda da, aksi görüşle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmıştır. Yani, söz konusu davaların adli yargının görevine girdiğini savunmuştur. Her iki yargı organı da bir davanın kendi görevine girdiği görüşünde ise, kimin görevli olduğunu tespit etmek üzere, dosya Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir. Her iki davada da böyle yapılmış, Uyuşmazlık Mahkemesi ise; görevli yargı yerinin adli yargı olduğuna karar vermiştir. Belirtmeliyiz ki, her iki kararda da iki üye muhalif kalmış ve kararlar oy çokluğu ile verilmiştir. Ayrıca, her iki kararda da Uyuşmazlık Mahkemesi herhangi bir gerekçe ileri sürmemiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gerekçesine atıfla yetinmiştir.
Yeni kararların etkileri:
Bu yeni kararları öğrenen diğer üniversite rektörlüklerinin de, bundan böyle, 35. Madde davalarını adli yargıya taşımalarını bekliyoruz. Bu hareket şekli, benzer durumdaki araştırma görevlileri için çeşitli olumsuzluklara yol açacaktır:
İdari yargının yapısı gereği, burada bir davanın yürütülmesi fazla uzmanlık, emek ve masraf gerektirmez. 35. Madde Rehberi, örnek dilekçeler ve emsal kararlardan oluşan tecrübemizi, daha önce çeşitli platformlarda araştırma görevlileri ile paylaşmıştık. Dava için yetkin bir avukat tutmanın yararlı olduğunu (özellikle Uyuşmazlık Mahkemesi örneğinde olduğu gibi, dava içinde çıkabilecek komplikasyonların çözümü için, zira bazı hatalar pek çok kişiyi etkileyecek yanlış uygulamalar gelişmesine yol açabiliyor), fakat her araştırma görevlisinin bu materyalleri kendi durumuna uyarlayıp kendi davasını yürütebileceğini belirtmiştik. Nitekim pek çok kişi böyle yapıyordu. Buna karşılık, 35. Madde Rehberinde belirttiğimiz gibi, adli yargıda görülecek bir dava, bir araştırma görevlisinin asla matbu dilekçelerle kendi başına üstesinden gelebileceği bir iş değildir.
Adli yargıdaki bir dava için ödenecek avukatlık ücreti idari yargıdaki bir davadan çok daha yüksektir; çünkü dava değeri üzerinden belirlenir (Kendi avukatınıza ödeyeceğiniz ücret). Aynı kural, davanın kaybedilmesi durumunda karşı tarafa ödenecek avukatlık ücreti için de geçerlidir. Örnek: Üniversite 200.000,00- TL talep ediyorsa, idare mahkemesi, kaybeden tarafı diğer tarafa 600,00- TL avukatlık ücreti ödemeye mahkûm eder. Asliye hukuk mahkemesi ise, kaybeden tarafı, 16.450,00- TL karşı taraf avukatlık ücretine mahkûm eder.
Avukatın masrafları açısından da, adli yargı daha masraflıdır. Çünkü idare mahkemesinde duruşma yapılmaz. Fakat asliye hukuk mahkemesinde duruşma yapılır ve gitmemenin ciddi sonuçları vardır; dolayısıyla farklı şehirdeki bir avukatın ulaşım masraflarının ödenmesi gerekir. Dava harçları için de sonuç aynıdır. İdare mahkemesinde açılan örnek dava için (200.000,00 TL), duruma göre, 150,00 TL ilâ 350,00- TL masraf ödemek gerekir. Fakat asliye hukuk mahkemesinde, duruma göre, 1.000,00- TL civarında dava masrafı ve ayrıca 3.000,00- TL harç ödemek gerekir. İcra aşamasında masraflar daha da artar. Her yargılama masrafı talep eden tarafça ödenir, işin sonunda bütün masraflar kaybeden tarafa yüklenir.
Sonuç olarak, Uyuşmazlık Mahkemesinin yeni kararları üniversitelerin lehine, araştırma görevlilerinin ise aleyhine olmuştur. Her üniversitenin zaten bir avukatı vardır. Ayrıca, Yargıtayın mevcut kararları üniversiteler lehine olduğu gibi, üniversiteler bazı yargılama masraflarından da muaftır. Araştırma görevlileri ise, bundan böyle matbu dilekçelerle dava açmak yerine, yetkin avukatlar tutmak zorundadır. Fakat çoğu gerekli avukat ücreti ve mahkeme masraflarını ödeyebilecek durumda değildir. Bunu yapmamak ise, davayı kaybederek yüksek tazminatlar ödemek, üstelik aynı avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarını da üniversiteye ayrıca ödemek riski içermektedir.
Sonuncusu ve en önemlisi; bu iki karar, idare mahkemelerinde yargılaması halen süren davalar ile idare mahkemesinde sonuçlanmış fakat temyiz nedeniyle halen Danıştayda olan davaları da etkileyebilir. Bu davalarda da, üniversite Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunda, dosya Uyuşmazlık Mahkemesine ve oradan da yetkili asliye hukuk mahkemesine gidebilir. Zira görev konusu kamu düzenindendir; yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu, söz konusu iki kararın en olumsuz sonucudur.
- - - Güncellendi - - -
657 SAYILI YASA'NIN EK-35. MADDESİ UYARINCA, MECBURİ HİZMET YÜKÜMLÜLÜĞÜ KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN; EĞİTİM AMACIYLA BAŞKA BİR ÜNİVERSİTEDE GÖREVLENDİRİLEN, ANCAK GİRMİŞ OLDUĞU YABANCI DİL SINAVINDA BAŞARISIZ OLMASI NEDENİYLE ESKİ GÖREV YERİNE DÖNEN DAVACIDAN, İMZALAMIŞ OLDUĞU KEFALET SENEDİ UYARINCA, ÖDENEN MAAŞLARIN İKİ KATI OLARAK İSTENİLMESİNDE, HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI HK.<
Temyiz İsteminde Bulunan : ?
Vekilleri : Av. ?, Av. ?
Karşı Taraf : Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde araştırma görevlisi iken doktora eğitimi amacıyla Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne gönderilen davacının, yabancı dil sınavında (ÜDS) başarısız olarak eski görev yerine dönmesi nedeniyle imzaladığı kefaletname uyarınca tarafına ödenen ve maaşlarının iki katı tutarında olan 28.514.950.000 liranın, hesaplanacak yasal faizi ile birlikte nakden ve en geç 7 gün içinde ödenmesine ilişkin Bütçe Daire Başkanlığının 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada; her ne kadar mevzuatta doktora öğreniminde başarısız olan öğrencilere yönelik açık bir yaptırım öngörülmemiş ise de; idarelerin kamu yararı ve hizmet gereklerini gözetmek suretiyle bu yönde işlem tesis edebilmelerine engel bir durum olmadığı, doktora öğrenimini yabancı dil sınavında başarılı olamaması nedeniyle tamamlayamayan ve öğrenim yaptığı kurumdan kaydı silinerek, kadrosu davalı idareye iade edilen davacıdan, doktora öğrenimi süresince yapılan ödemelerin taahhüt ve kefalet senedinde öngörülen doğrultuda iki kat olarak istenilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddeden Aydın 1. İdare Mahkemesinin 28.10.2005 gün ve E:2004/1115, K:2005/1154 sayılı kararının; mevzuatta eğitimini tamamlayamayanlara yapılan ödemelerin, iki katı olarak geri alınacağı şeklinde bir yaptırım öngörülmediği öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Nihat KOÇAK'ın Düşüncesi : İstemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Hüseyin Ünal KARA'nın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde araştırma görevlisi iken doktora eğitimi amacıyla Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne gönderilen davacının, yabancı dil sınavında (ÜDS) başarısız olarak eski görev yerine dönmesi nedeniyle imzaladığı kefaletname uyarınca tarafına ödenen ve maaşlarının iki katı tutarında olan 28.514.950.000 liranın hesaplanacak yasal faizi ile birlikte nakden ve en geç 7 gün içinde ödenmesine ilişkin Adnan Menderes Üniversitesi Bütçe Daire Başkanlığının 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işleminin iptali istemine ilişkindir.
2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 2880 sayılı Yasayla değişik 35/3. maddesinde; "Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hükmün dışındadır." kuralına yer verilmiştir.
3.05.1997 gün ve 22997 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmelik'in 4/4. maddesi ise, "Görevlendirme veya atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünde 2547 sayılı Kanunun 35. maddesi şartları içinde lisansüstü eğitim-öğretim süresi (tatiller dahil) kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınır. Bu senette, ilgili araştırma görevlilerinin lisansüstü eğitim-öğretimlerinin tamamlanmasından ne kadar süre sonra kadroyu tahsis eden üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne döneceğini belirten bir hüküm de yer alır." hükmünü içermektedir.
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Yasasının 20. maddesinin atıfta bulunduğu 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına 01.08.1996 tarihinde 4160 sayılı Yasa ile eklenen "Yurt İçinde Okutulan Öğrencilerin Mecburi Hizmet Yükümlülüğü" başlıklı Ek-35. maddesiyle de; "Kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü getirilemez.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mecburi hizmet karşılığı okutulmakta olan öğrenciler, mezuniyetlerinden veya memuriyete atanmalarından sonra kurumlarından mecburi hizmet yükümlülüğünün kaldırılmasını talep edebilirler. Bu takdirde başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın, mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat borçları (1.1.1995 tarihinden önce mecburi hizmet yükümlülüğünü ihlal edenlerin borçları dahil) ortadan kalkar.
Yurtdışında okutulanlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından okutulanlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz." kuralı getirilmiştir.
Bu durumda; 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının Ek-35. maddesiyle getirilen yeni düzenlemeyle, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yurt içinde okutulan öğrencilerle ilgili olarak 2547 sayılı Yasanın 35/3. maddesinin ve Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4/4. maddesinin mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin uygulanma olanağının kalmadığı anlaşılmış olup, davacıya 1998 yılında imzalatılan taahhütnameye dayanılarak, tazminat sorumluluğu kapsamında kendisine ödenen maaşların toplamı meblağın iki katı olarak istenilmesine ilişkin 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işlemin iptal edilmesi gerekirken, aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Aydın 1. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 10.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
(DAN-DER; SAYI: 117)
BŞ/Aİ
- - - Güncellendi - - -
Arkadaşlar arada yazarsanız diğer dava dosyalarını da paylaşacağım. Karakter fazla olunca kabul etmiyor
Arkadaşlar aynı yazıyı da buraya yazdım. Amaç buradan toplu bir şekilde hareket etmek ve dava açmak. Açılan ve kazanılan davaları burada paylaşmak ve bu konudaki bilinci artırmak.
- - - Güncellendi - - -
09.01.2012
BLT: 01/12 (TR)
35. Madde Davalarında Görevli Yargı Yeri: Uyuşmazlık Mahkemesinin Yeni Kararları
Uyuşmazlık Mahkemesinin iki yeni kararında; Yükseköğretim Kanununun 35. maddesi kapsamında açılan mecburi hizmet iptali ve kefalet senedi iptali davaları için adli yargının görevli olduğuna karar verildi. 2010/11 E. 2010/202 K. ve 2010/207 E 2011/61 K. sayılı iki karar, 14.10.2011 tarih ve 28084 (Mük) sayılı Resmî Gazetede yayımlandı.
Önceki durum:
Aslında, kefalet senedi iptali için adli yargının görevli olduğu yönünde 2004 yılında verilmiş başka bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı bulunuyordu (08.07.2004 tarih ve 25516 sayılı RG.). Fakat, davanın hatalı açılış şekli ve 33. madde kapsamında yurt dışına gönderilen araştırma görevlisine ilişkin olması gibi burada açıklamaya gerek olmayan nedenlerle, bu karar bu bültene konu davalar açısından emsal değeri taşımıyordu.
Dolayısıyla, yukarıdaki iki yeni karardan önce, hem idari yargı (idare mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Danıştay) hem de adli yargı (asliye hukuk mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Yargıtay), söz konusu davalar için kendini görevli görüyordu. İdari yargıda görülen davalarda, 2007 yılından beri araştırma görevlisi lehine karar veriliyor, mecburi hizmet yükümlülüğü ve kefalet senedi iptal ediliyordu. Adli yargının ise kararlı bir içtihadı yoktu. Üniversitelerin açtığı davalar bazen kefalet senedi geçersiz bulunarak reddediliyor iken, bazen de araştırma görevlileri yüksek tazminatlara mahkûm ediliyordu. Bu nedenle, araştırma görevlilerine; üniversite kendilerine adli yargıda bir dava açmadan önce çabuk davranarak üniversiteye karşı idari yargıda dava açmalarını tavsiye ediyorduk.
Uyuşmazlık Mahkemesinin yeni kararları:
İlk karara konu olayda; İnönü Üniversitesi adına ODTÜde öğrenim görmekte olan F.M. istifa etmiş, istifa kabul edilerek kadro geri iade edilmiş, İnönü Üniversitesi borç hesabı yaparak bunu taksitlendirmiş, F.M. bazı taksitleri ödemiş, fakat sonradan hem taksitlendirme işlemi hem de kefalet senedinin geçersiz olduğundan bahisle, Malatya İdare Mahkemesinde dava açmıştır. İkinci karara konu olayda ise; yine İnönü Üniversitesi adına ODTÜde öğrenim görmekte olan Ş.K., istifa ettikten ve kadro iadesinden sonra İnönü Üniversitesi tarafından kendisine gönderilen borç dökümü ve ödeme ihtarının iptali için Malatya İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
Her iki olayda da, gerek Malatya İdare Mahkemesi ve gerekse Danıştay Başsavcılığı, söz konusu davaların idari yargının görevine girdiğini savunmuştur. Bu görüşe göre, kefalet senedi üniversite ile araştırma görevlisinin eşit düzeyde ve irade serbestisi içinde karşılıklı olarak yaptıkları bir özel hukuk sözleşmesi değildir; bir idari işlemdir. Fakat Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, her iki olayda da, aksi görüşle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmıştır. Yani, söz konusu davaların adli yargının görevine girdiğini savunmuştur. Her iki yargı organı da bir davanın kendi görevine girdiği görüşünde ise, kimin görevli olduğunu tespit etmek üzere, dosya Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir. Her iki davada da böyle yapılmış, Uyuşmazlık Mahkemesi ise; görevli yargı yerinin adli yargı olduğuna karar vermiştir. Belirtmeliyiz ki, her iki kararda da iki üye muhalif kalmış ve kararlar oy çokluğu ile verilmiştir. Ayrıca, her iki kararda da Uyuşmazlık Mahkemesi herhangi bir gerekçe ileri sürmemiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gerekçesine atıfla yetinmiştir.
Yeni kararların etkileri:
Bu yeni kararları öğrenen diğer üniversite rektörlüklerinin de, bundan böyle, 35. Madde davalarını adli yargıya taşımalarını bekliyoruz. Bu hareket şekli, benzer durumdaki araştırma görevlileri için çeşitli olumsuzluklara yol açacaktır:
İdari yargının yapısı gereği, burada bir davanın yürütülmesi fazla uzmanlık, emek ve masraf gerektirmez. 35. Madde Rehberi, örnek dilekçeler ve emsal kararlardan oluşan tecrübemizi, daha önce çeşitli platformlarda araştırma görevlileri ile paylaşmıştık. Dava için yetkin bir avukat tutmanın yararlı olduğunu (özellikle Uyuşmazlık Mahkemesi örneğinde olduğu gibi, dava içinde çıkabilecek komplikasyonların çözümü için, zira bazı hatalar pek çok kişiyi etkileyecek yanlış uygulamalar gelişmesine yol açabiliyor), fakat her araştırma görevlisinin bu materyalleri kendi durumuna uyarlayıp kendi davasını yürütebileceğini belirtmiştik. Nitekim pek çok kişi böyle yapıyordu. Buna karşılık, 35. Madde Rehberinde belirttiğimiz gibi, adli yargıda görülecek bir dava, bir araştırma görevlisinin asla matbu dilekçelerle kendi başına üstesinden gelebileceği bir iş değildir.
Adli yargıdaki bir dava için ödenecek avukatlık ücreti idari yargıdaki bir davadan çok daha yüksektir; çünkü dava değeri üzerinden belirlenir (Kendi avukatınıza ödeyeceğiniz ücret). Aynı kural, davanın kaybedilmesi durumunda karşı tarafa ödenecek avukatlık ücreti için de geçerlidir. Örnek: Üniversite 200.000,00- TL talep ediyorsa, idare mahkemesi, kaybeden tarafı diğer tarafa 600,00- TL avukatlık ücreti ödemeye mahkûm eder. Asliye hukuk mahkemesi ise, kaybeden tarafı, 16.450,00- TL karşı taraf avukatlık ücretine mahkûm eder.
Avukatın masrafları açısından da, adli yargı daha masraflıdır. Çünkü idare mahkemesinde duruşma yapılmaz. Fakat asliye hukuk mahkemesinde duruşma yapılır ve gitmemenin ciddi sonuçları vardır; dolayısıyla farklı şehirdeki bir avukatın ulaşım masraflarının ödenmesi gerekir. Dava harçları için de sonuç aynıdır. İdare mahkemesinde açılan örnek dava için (200.000,00 TL), duruma göre, 150,00 TL ilâ 350,00- TL masraf ödemek gerekir. Fakat asliye hukuk mahkemesinde, duruma göre, 1.000,00- TL civarında dava masrafı ve ayrıca 3.000,00- TL harç ödemek gerekir. İcra aşamasında masraflar daha da artar. Her yargılama masrafı talep eden tarafça ödenir, işin sonunda bütün masraflar kaybeden tarafa yüklenir.
Sonuç olarak, Uyuşmazlık Mahkemesinin yeni kararları üniversitelerin lehine, araştırma görevlilerinin ise aleyhine olmuştur. Her üniversitenin zaten bir avukatı vardır. Ayrıca, Yargıtayın mevcut kararları üniversiteler lehine olduğu gibi, üniversiteler bazı yargılama masraflarından da muaftır. Araştırma görevlileri ise, bundan böyle matbu dilekçelerle dava açmak yerine, yetkin avukatlar tutmak zorundadır. Fakat çoğu gerekli avukat ücreti ve mahkeme masraflarını ödeyebilecek durumda değildir. Bunu yapmamak ise, davayı kaybederek yüksek tazminatlar ödemek, üstelik aynı avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarını da üniversiteye ayrıca ödemek riski içermektedir.
Sonuncusu ve en önemlisi; bu iki karar, idare mahkemelerinde yargılaması halen süren davalar ile idare mahkemesinde sonuçlanmış fakat temyiz nedeniyle halen Danıştayda olan davaları da etkileyebilir. Bu davalarda da, üniversite Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunda, dosya Uyuşmazlık Mahkemesine ve oradan da yetkili asliye hukuk mahkemesine gidebilir. Zira görev konusu kamu düzenindendir; yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu, söz konusu iki kararın en olumsuz sonucudur.
- - - Güncellendi - - -
657 SAYILI YASA'NIN EK-35. MADDESİ UYARINCA, MECBURİ HİZMET YÜKÜMLÜLÜĞÜ KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN; EĞİTİM AMACIYLA BAŞKA BİR ÜNİVERSİTEDE GÖREVLENDİRİLEN, ANCAK GİRMİŞ OLDUĞU YABANCI DİL SINAVINDA BAŞARISIZ OLMASI NEDENİYLE ESKİ GÖREV YERİNE DÖNEN DAVACIDAN, İMZALAMIŞ OLDUĞU KEFALET SENEDİ UYARINCA, ÖDENEN MAAŞLARIN İKİ KATI OLARAK İSTENİLMESİNDE, HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI HK.<
Temyiz İsteminde Bulunan : ?
Vekilleri : Av. ?, Av. ?
Karşı Taraf : Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde araştırma görevlisi iken doktora eğitimi amacıyla Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne gönderilen davacının, yabancı dil sınavında (ÜDS) başarısız olarak eski görev yerine dönmesi nedeniyle imzaladığı kefaletname uyarınca tarafına ödenen ve maaşlarının iki katı tutarında olan 28.514.950.000 liranın, hesaplanacak yasal faizi ile birlikte nakden ve en geç 7 gün içinde ödenmesine ilişkin Bütçe Daire Başkanlığının 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada; her ne kadar mevzuatta doktora öğreniminde başarısız olan öğrencilere yönelik açık bir yaptırım öngörülmemiş ise de; idarelerin kamu yararı ve hizmet gereklerini gözetmek suretiyle bu yönde işlem tesis edebilmelerine engel bir durum olmadığı, doktora öğrenimini yabancı dil sınavında başarılı olamaması nedeniyle tamamlayamayan ve öğrenim yaptığı kurumdan kaydı silinerek, kadrosu davalı idareye iade edilen davacıdan, doktora öğrenimi süresince yapılan ödemelerin taahhüt ve kefalet senedinde öngörülen doğrultuda iki kat olarak istenilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddeden Aydın 1. İdare Mahkemesinin 28.10.2005 gün ve E:2004/1115, K:2005/1154 sayılı kararının; mevzuatta eğitimini tamamlayamayanlara yapılan ödemelerin, iki katı olarak geri alınacağı şeklinde bir yaptırım öngörülmediği öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Nihat KOÇAK'ın Düşüncesi : İstemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Hüseyin Ünal KARA'nın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde araştırma görevlisi iken doktora eğitimi amacıyla Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne gönderilen davacının, yabancı dil sınavında (ÜDS) başarısız olarak eski görev yerine dönmesi nedeniyle imzaladığı kefaletname uyarınca tarafına ödenen ve maaşlarının iki katı tutarında olan 28.514.950.000 liranın hesaplanacak yasal faizi ile birlikte nakden ve en geç 7 gün içinde ödenmesine ilişkin Adnan Menderes Üniversitesi Bütçe Daire Başkanlığının 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işleminin iptali istemine ilişkindir.
2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 2880 sayılı Yasayla değişik 35/3. maddesinde; "Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hükmün dışındadır." kuralına yer verilmiştir.
3.05.1997 gün ve 22997 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmelik'in 4/4. maddesi ise, "Görevlendirme veya atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünde 2547 sayılı Kanunun 35. maddesi şartları içinde lisansüstü eğitim-öğretim süresi (tatiller dahil) kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınır. Bu senette, ilgili araştırma görevlilerinin lisansüstü eğitim-öğretimlerinin tamamlanmasından ne kadar süre sonra kadroyu tahsis eden üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne döneceğini belirten bir hüküm de yer alır." hükmünü içermektedir.
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Yasasının 20. maddesinin atıfta bulunduğu 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına 01.08.1996 tarihinde 4160 sayılı Yasa ile eklenen "Yurt İçinde Okutulan Öğrencilerin Mecburi Hizmet Yükümlülüğü" başlıklı Ek-35. maddesiyle de; "Kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü getirilemez.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mecburi hizmet karşılığı okutulmakta olan öğrenciler, mezuniyetlerinden veya memuriyete atanmalarından sonra kurumlarından mecburi hizmet yükümlülüğünün kaldırılmasını talep edebilirler. Bu takdirde başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın, mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat borçları (1.1.1995 tarihinden önce mecburi hizmet yükümlülüğünü ihlal edenlerin borçları dahil) ortadan kalkar.
Yurtdışında okutulanlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından okutulanlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz." kuralı getirilmiştir.
Bu durumda; 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının Ek-35. maddesiyle getirilen yeni düzenlemeyle, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yurt içinde okutulan öğrencilerle ilgili olarak 2547 sayılı Yasanın 35/3. maddesinin ve Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4/4. maddesinin mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin uygulanma olanağının kalmadığı anlaşılmış olup, davacıya 1998 yılında imzalatılan taahhütnameye dayanılarak, tazminat sorumluluğu kapsamında kendisine ödenen maaşların toplamı meblağın iki katı olarak istenilmesine ilişkin 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işlemin iptal edilmesi gerekirken, aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Aydın 1. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 10.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
(DAN-DER; SAYI: 117)
BŞ/Aİ
- - - Güncellendi - - -
Arkadaşlar arada yazarsanız diğer dava dosyalarını da paylaşacağım. Karakter fazla olunca kabul etmiyor