35. Madde Senetleri İptali ve Açılan Dava Örnekleri

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
Arkadaşlar biliyorsunuz ki 35. madde yani görevlendirme kapsamında bize imzalatılan senetlerin yasal bir dayanağı yoktur. Her ne kadar görünürde yasalmış gibi lanse edilse de aslında bu insan haklarına aykırı bir uygulamadır. Görevlendirmeye bağlı yapılan senetlerde hem çok yüksek meblağların yer alması hem de Üniversite yönetimlerinin bu konuda senetleri mobbing unsuru olarak kullanması ve kişilerin başka kurumlara geçmesine olanak vermemesi de bu uygulamanın ne kadar eksik ve yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Bazılarımız senetleri imzalarken kendi irademizle imzalıyoruz diye düşünebilir. Ancak kendi irademiz dahi olsa buradaki irade araçsallaştırılmış bir iradedir yani biz senedi bilinçli imzalıyoruz ancak işsizlik durumu, eğitimini tamamlayamama sıkıntısı ve mobbing unsuru bu senedi mecburen imzalamamıza sebep oluyor. Bu anlattıklarımdan yola çıktığımızda bunun Anayasal haklara, insan haklarına ne kadar aykırı bir uygulama olduğu ortaya çıkmaktadır. Benim görüşüm bu uygulamanın Anayasa Mahkemesi'ne açılacak bir dava ile sonuçlandırılabileceğidir. Siz arkadaşlarımın da bu konuda değerli görüşlerini almak isterim. Saygılar..

Arkadaşlar aynı yazıyı da buraya yazdım. Amaç buradan toplu bir şekilde hareket etmek ve dava açmak. Açılan ve kazanılan davaları burada paylaşmak ve bu konudaki bilinci artırmak.

- - - Güncellendi - - -

09.01.2012
BLT: 01/12 (TR)

35. Madde Davalarında Görevli Yargı Yeri: Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Yeni Kararları

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin iki yeni kararında; Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesi kapsamında açılan mecburi hizmet iptali ve kefalet senedi iptali davaları için “adli yargının” görevli olduğuna karar verildi. 2010/11 E. 2010/202 K. ve 2010/207 E 2011/61 K. sayılı iki karar, 14.10.2011 tarih ve 28084 (Mük) sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı.

Önceki durum:

Aslında, kefalet senedi iptali için “adli yargının” görevli olduğu yönünde 2004 yılında verilmiş başka bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı bulunuyordu (08.07.2004 tarih ve 25516 sayılı RG.). Fakat, davanın hatalı açılış şekli ve 33. madde kapsamında yurt dışına gönderilen araştırma görevlisine ilişkin olması gibi burada açıklamaya gerek olmayan nedenlerle, bu karar bu bültene konu davalar açısından emsal değeri taşımıyordu.
Dolayısıyla, yukarıdaki iki yeni karardan önce, hem idari yargı (idare mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Danıştay) hem de adli yargı (asliye hukuk mahkemeleri ve temyiz yeri olarak Yargıtay), söz konusu davalar için kendini görevli görüyordu. İdari yargıda görülen davalarda, 2007 yılından beri araştırma görevlisi lehine karar veriliyor, mecburi hizmet yükümlülüğü ve kefalet senedi iptal ediliyordu. Adli yargının ise kararlı bir içtihadı yoktu. Üniversitelerin açtığı davalar bazen kefalet senedi geçersiz bulunarak reddediliyor iken, bazen de araştırma görevlileri yüksek tazminatlara mahkûm ediliyordu. Bu nedenle, araştırma görevlilerine; üniversite kendilerine “adli yargıda” bir dava açmadan önce çabuk davranarak üniversiteye karşı “idari yargıda” dava açmalarını tavsiye ediyorduk.

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yeni kararları:

İlk karara konu olayda; İnönü Üniversitesi adına ODTܒde öğrenim görmekte olan F.M. istifa etmiş, istifa kabul edilerek kadro geri iade edilmiş, İnönü Üniversitesi borç hesabı yaparak bunu taksitlendirmiş, F.M. bazı taksitleri ödemiş, fakat sonradan hem taksitlendirme işlemi hem de kefalet senedinin geçersiz olduğundan bahisle, Malatya İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır. İkinci karara konu olayda ise; yine İnönü Üniversitesi adına ODTܒde öğrenim görmekte olan Ş.K., istifa ettikten ve kadro iadesinden sonra İnönü Üniversitesi tarafından kendisine gönderilen borç dökümü ve ödeme ihtarının iptali için Malatya İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır.

Her iki olayda da, gerek Malatya İdare Mahkemesi ve gerekse Danıştay Başsavcılığı, söz konusu davaların “idari yargının” görevine girdiğini savunmuştur. Bu görüşe göre, kefalet senedi üniversite ile araştırma görevlisinin eşit düzeyde ve irade serbestisi içinde karşılıklı olarak yaptıkları bir özel hukuk sözleşmesi değildir; bir idari işlemdir. Fakat Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, her iki olayda da, aksi görüşle “olumlu görev uyuşmazlığı” çıkarmıştır. Yani, söz konusu davaların “adli yargının” görevine girdiğini savunmuştur. Her iki yargı organı da bir davanın kendi görevine girdiği görüşünde ise, kimin görevli olduğunu tespit etmek üzere, dosya Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilir. Her iki davada da böyle yapılmış, Uyuşmazlık Mahkemesi ise; görevli yargı yerinin “adli yargı” olduğuna karar vermiştir. Belirtmeliyiz ki, her iki kararda da iki üye muhalif kalmış ve kararlar “oy çokluğu” ile verilmiştir. Ayrıca, her iki kararda da Uyuşmazlık Mahkemesi herhangi bir gerekçe ileri sürmemiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gerekçesine atıfla yetinmiştir.

Yeni kararların etkileri:

Bu yeni kararları öğrenen diğer üniversite rektörlüklerinin de, bundan böyle, 35. Madde davalarını adli yargıya taşımalarını bekliyoruz. Bu hareket şekli, benzer durumdaki araştırma görevlileri için çeşitli olumsuzluklara yol açacaktır:
İdari yargının yapısı gereği, burada bir davanın yürütülmesi fazla uzmanlık, emek ve masraf gerektirmez. 35. Madde Rehberi, örnek dilekçeler ve emsal kararlardan oluşan tecrübemizi, daha önce çeşitli platformlarda araştırma görevlileri ile paylaşmıştık. Dava için yetkin bir avukat tutmanın yararlı olduğunu (özellikle Uyuşmazlık Mahkemesi örneğinde olduğu gibi, dava içinde çıkabilecek komplikasyonların çözümü için, zira bazı hatalar pek çok kişiyi etkileyecek yanlış uygulamalar gelişmesine yol açabiliyor), fakat her araştırma görevlisinin bu materyalleri kendi durumuna uyarlayıp kendi davasını yürütebileceğini belirtmiştik. Nitekim pek çok kişi böyle yapıyordu. Buna karşılık, 35. Madde Rehberi’nde belirttiğimiz gibi, adli yargıda görülecek bir dava, bir araştırma görevlisinin asla matbu dilekçelerle kendi başına üstesinden gelebileceği bir iş değildir.

Adli yargıdaki bir dava için ödenecek avukatlık ücreti idari yargıdaki bir davadan çok daha yüksektir; çünkü dava değeri üzerinden belirlenir (Kendi avukatınıza ödeyeceğiniz ücret). Aynı kural, davanın kaybedilmesi durumunda karşı tarafa ödenecek avukatlık ücreti için de geçerlidir. Örnek: Üniversite 200.000,00- TL talep ediyorsa, idare mahkemesi, kaybeden tarafı diğer tarafa 600,00- TL avukatlık ücreti ödemeye mahkûm eder. Asliye hukuk mahkemesi ise, kaybeden tarafı, 16.450,00- TL karşı taraf avukatlık ücretine mahkûm eder.

Avukatın masrafları açısından da, adli yargı daha masraflıdır. Çünkü idare mahkemesinde duruşma yapılmaz. Fakat asliye hukuk mahkemesinde duruşma yapılır ve gitmemenin ciddi sonuçları vardır; dolayısıyla farklı şehirdeki bir avukatın ulaşım masraflarının ödenmesi gerekir. Dava harçları için de sonuç aynıdır. İdare mahkemesinde açılan örnek dava için (200.000,00 TL), duruma göre, 150,00 TL ilâ 350,00- TL masraf ödemek gerekir. Fakat asliye hukuk mahkemesinde, duruma göre, 1.000,00- TL civarında dava masrafı ve ayrıca 3.000,00- TL harç ödemek gerekir. İcra aşamasında masraflar daha da artar. Her yargılama masrafı talep eden tarafça ödenir, işin sonunda bütün masraflar kaybeden tarafa yüklenir.

Sonuç olarak, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yeni kararları üniversitelerin lehine, araştırma görevlilerinin ise aleyhine olmuştur. Her üniversitenin zaten bir avukatı vardır. Ayrıca, Yargıtay’ın mevcut kararları üniversiteler lehine olduğu gibi, üniversiteler bazı yargılama masraflarından da muaftır. Araştırma görevlileri ise, bundan böyle matbu dilekçelerle dava açmak yerine, yetkin avukatlar tutmak zorundadır. Fakat çoğu gerekli avukat ücreti ve mahkeme masraflarını ödeyebilecek durumda değildir. Bunu yapmamak ise, davayı kaybederek yüksek tazminatlar ödemek, üstelik aynı avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarını da üniversiteye ayrıca ödemek riski içermektedir.

Sonuncusu ve en önemlisi; bu iki karar, idare mahkemelerinde yargılaması halen süren davalar ile idare mahkemesinde sonuçlanmış fakat temyiz nedeniyle halen Danıştay’da olan davaları da etkileyebilir. Bu davalarda da, üniversite Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunda, dosya Uyuşmazlık Mahkemesi’ne ve oradan da yetkili asliye hukuk mahkemesine gidebilir. Zira görev konusu kamu düzenindendir; yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu, söz konusu iki kararın en olumsuz sonucudur.

- - - Güncellendi - - -

657 SAYILI YASA'NIN EK-35. MADDESİ UYARINCA, MECBURİ HİZMET YÜKÜMLÜLÜĞÜ KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN; EĞİTİM AMACIYLA BAŞKA BİR ÜNİVERSİTEDE GÖREVLENDİRİLEN, ANCAK GİRMİŞ OLDUĞU YABANCI DİL SINAVINDA BAŞARISIZ OLMASI NEDENİYLE ESKİ GÖREV YERİNE DÖNEN DAVACIDAN, İMZALAMIŞ OLDUĞU KEFALET SENEDİ UYARINCA, ÖDENEN MAAŞLARIN İKİ KATI OLARAK İSTENİLMESİNDE, HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI HK.<

Temyiz İsteminde Bulunan : ?
Vekilleri : Av. ?, Av. ?
Karşı Taraf : Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. ...

İstemin Özeti : Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde araştırma görevlisi iken doktora eğitimi amacıyla Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne gönderilen davacının, yabancı dil sınavında (ÜDS) başarısız olarak eski görev yerine dönmesi nedeniyle imzaladığı kefaletname uyarınca tarafına ödenen ve maaşlarının iki katı tutarında olan 28.514.950.000 liranın, hesaplanacak yasal faizi ile birlikte nakden ve en geç 7 gün içinde ödenmesine ilişkin Bütçe Daire Başkanlığının 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada; her ne kadar mevzuatta doktora öğreniminde başarısız olan öğrencilere yönelik açık bir yaptırım öngörülmemiş ise de; idarelerin kamu yararı ve hizmet gereklerini gözetmek suretiyle bu yönde işlem tesis edebilmelerine engel bir durum olmadığı, doktora öğrenimini yabancı dil sınavında başarılı olamaması nedeniyle tamamlayamayan ve öğrenim yaptığı kurumdan kaydı silinerek, kadrosu davalı idareye iade edilen davacıdan, doktora öğrenimi süresince yapılan ödemelerin taahhüt ve kefalet senedinde öngörülen doğrultuda iki kat olarak istenilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddeden Aydın 1. İdare Mahkemesinin 28.10.2005 gün ve E:2004/1115, K:2005/1154 sayılı kararının; mevzuatta eğitimini tamamlayamayanlara yapılan ödemelerin, iki katı olarak geri alınacağı şeklinde bir yaptırım öngörülmediği öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Nihat KOÇAK'ın Düşüncesi : İstemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Hüseyin Ünal KARA'nın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, Adnan Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde araştırma görevlisi iken doktora eğitimi amacıyla Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne gönderilen davacının, yabancı dil sınavında (ÜDS) başarısız olarak eski görev yerine dönmesi nedeniyle imzaladığı kefaletname uyarınca tarafına ödenen ve maaşlarının iki katı tutarında olan 28.514.950.000 liranın hesaplanacak yasal faizi ile birlikte nakden ve en geç 7 gün içinde ödenmesine ilişkin Adnan Menderes Üniversitesi Bütçe Daire Başkanlığının 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işleminin iptali istemine ilişkindir.

2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 2880 sayılı Yasayla değişik 35/3. maddesinde; "Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hükmün dışındadır." kuralına yer verilmiştir.

3.05.1997 gün ve 22997 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmelik'in 4/4. maddesi ise, "Görevlendirme veya atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünde 2547 sayılı Kanunun 35. maddesi şartları içinde lisansüstü eğitim-öğretim süresi (tatiller dahil) kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınır. Bu senette, ilgili araştırma görevlilerinin lisansüstü eğitim-öğretimlerinin tamamlanmasından ne kadar süre sonra kadroyu tahsis eden üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne döneceğini belirten bir hüküm de yer alır." hükmünü içermektedir.

2914 sayılı Yükseköğretim Personel Yasasının 20. maddesinin atıfta bulunduğu 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına 01.08.1996 tarihinde 4160 sayılı Yasa ile eklenen "Yurt İçinde Okutulan Öğrencilerin Mecburi Hizmet Yükümlülüğü" başlıklı Ek-35. maddesiyle de; "Kamu kurum ve kuruluşları tarafından personel kanunları ve diğer özel kanunlarda yer alan hükümlere göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren okutulacak yeni öğrencilere mecburi hizmet yükümlülüğü getirilemez.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mecburi hizmet karşılığı okutulmakta olan öğrenciler, mezuniyetlerinden veya memuriyete atanmalarından sonra kurumlarından mecburi hizmet yükümlülüğünün kaldırılmasını talep edebilirler. Bu takdirde başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın, mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat borçları (1.1.1995 tarihinden önce mecburi hizmet yükümlülüğünü ihlal edenlerin borçları dahil) ortadan kalkar.
Yurtdışında okutulanlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından okutulanlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz." kuralı getirilmiştir.
Bu durumda; 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının Ek-35. maddesiyle getirilen yeni düzenlemeyle, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yurt içinde okutulan öğrencilerle ilgili olarak 2547 sayılı Yasanın 35/3. maddesinin ve Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4/4. maddesinin mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin uygulanma olanağının kalmadığı anlaşılmış olup, davacıya 1998 yılında imzalatılan taahhütnameye dayanılarak, tazminat sorumluluğu kapsamında kendisine ödenen maaşların toplamı meblağın iki katı olarak istenilmesine ilişkin 24.6.2003 gün ve 276 sayılı işlemin iptal edilmesi gerekirken, aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Aydın 1. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 10.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
(DAN-DER; SAYI: 117)
BŞ/Aİ

- - - Güncellendi - - -

Arkadaşlar arada yazarsanız diğer dava dosyalarını da paylaşacağım. Karakter fazla olunca kabul etmiyor :)
 

edimvar

Öğrenci
Hocam ben her ne olursa olsun, senetlerde bu kadar büyük meblağların yazmasına anlam veremiyorum. Kimi üniversite 100.000 derken, başka bir üniversite aynı süre için 150.000 diyebiliyor. Buna maaşı da dahil edebiliyorlar. Hocam çok saçma! ben bütün görevlendirme belgelerimi, bana gelen bütün görev maillerini, sayın öğretim elemanları ile başlayan bütün mailleri ve kağıtları saklıyorum. Çünkü çalışıyorum ve karşılığında maaşımı alıyorum. Senetlerden bu maaşların alınması kadar absürd ve insan haklarına aykırı bir durum yok. Ama der ki; gittiğin görevlendirme paraları aldığımız teçhizat parası bunların parası ve faizi ona karşı değilim. Onlar ödenebilir. Ancak maaşımı niye alıyor. O zaman ben bedava çalışmış oluyorum. Kusura bakmayın... Hukuk diline pek hakim değilim. Ve bu senetler bırakın hocaları, normal yeni işe başlamış idari personelin bile büyük bir MOBBİNG aracı oluyor. Sana olmadık yere; 'Bitirmez ve belgen gelmez ise şu tarihe kadar, senet işleme geçer tazminata girersiniz X bey' diyebiliyor. O cümleden sonra kalbiniz ister istemez çok hızlı artıyor, korkuyorsunuz. İşlerinize odaklanamıyorsunuz doğal olarak. Kafamız rahat olmuyor. Psikolojik sorunlarla beraber fiziki rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Bu yazdıklarım beni açıklamasa da çevremde nerden bakarsanız bütün 35 ve ÖYP li arkadaşların durumu bu. Herkes ya psikologluk ya da psikiyatriklik. Yani durum içler acısı ve çok vahim. Bu duruma ben maddi ve manevi desteklerimi esirgemeyeceğim. Ne kadar hukuk dilini pek anlamasam da anlamaya çalışacağım. Özelden mesaj atıp destek beklediğinizde ben elimden geleni yapacağım. Bu işi çözelim gerçekten bu ülke için en hayırlı işi yapmış olacağız.
 

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
3-ESAS NO : 2013/1837
KARAR NO: 2014/6
KARAR TR : 27.01.2014
(Hukuk Bölümü)


ÖZET : 2547 sayılı Yasanın 35. maddesi uyarınca öğretim üyesi yetiştirilmek üzere başka bir üniversitede görevlendirilen davacının, kefalet senedine göre, yerine getirmesi gereken mecburi hizmet yükümlülüğünün iptali istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K A R A R
Davacı : R.B.T.
Vekili : Av. M.B.
Davalı : Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. H.K.

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde, Yüzüncü Yıl Üniversitesinde araştırma görevli olarak çalışan müvekkilinin, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 35. maddesi uyarınca kefalet senedi imzalayarak Yüzüncü Yıl Üniversitesi adına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Bölümünde görevlendirildiğini; müvekkilinin, davalı üniversiteye 20.03.2013 tarihinde vermiş olduğu dilekçesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ek olarak 01.08.1996 tarihinde çıkarılan EK 35. Madde ile getirilen düzenlemeye göre Mecburi Hizmet Yükümlülüğünün iptalini talep ettiğini ancak davalı üniversite tarafından 27.03.2013 tarih 25130427/907- 99-2191 sayılı karar ile reddedildiğini ifade ederek; müvekkilinin Yüzüncü Yıl Üniversitesi adına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı Kapsamında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Bölümünde araştırma görevlisi olarak eğitim alması nedeniyle, davalı Yüzüncü Yıl Üniversitesi ile imzalamış olduğu Erzurum 2. Noterliğinin 23.12.2005 tarih 26042 yevmiye numaralı Kamu Personeline Mahsus Yüklenme Senedi ve Muteber İmzalı Müteselsil Kefalet Senedine Göre, Yerine Getirmesi Gereken Mecburi Hizmet Yükümlülüğünün iptali istemiyle yaptığı 20.03.2013 tarihli başvurusunun reddine ilişkin 27.03.2013 tarih ve 25130427/907-99-2191 sayılı işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekilince birinci savunma dilekçesinde, Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları doğrultusunda, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğunu ileri sürerek, görev itirazında bulunulmuştur.

VAN 3. İDARE MAHKEMESİ; 19.6.2013 gün ve E:2013/557 sayı ile, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 35.maddesinin 2'nci ve 3'üncü fıkralarında düzenlenen bir üniversitede görev yapan öğretim elemanın kadrosunun başka bir üniversiteye nakledilmesindeki amacın, ilgililerin akademik gelişimini sağlamak olduğu, kurumların bu gelişimin maliyetlerini üstlenirken öğretim elemanlarının gelişim sürecinde elde ettikleri bilgi ve tecrübelerinin, hizmet götürdükleri üniversiteye veya üniversite öğrencilerine yansıtılmasını gözetmek ve sağlamak durumunda oldukları dikkate alındığında, idarelerce bu hizmet yansımasını ve kamu yararını gerçekleştirmek için başka bir kuramda görevlendirdiği veya kadrosuyla naklettiği öğretim elemanlarının geri dönüşünü sağlamak üzere önlemler alabileceği, bunun için ilgili yönetmelikte kişilere mecburi hizmet yükümlülüğü veya taahhütname ve kefalet senedi imzalatmak şeklinde yaptırımlar öngören düzenlemeler yapılabileceğinin yargı kararlarıyla kabul edildiği; nitekim 2547 sayılı Yasanın 35'inci maddesinde belirtilen kamusal yararın elde edilmesine yönelik olmaları nedeniyle bu hükme dayanılarak çıkartılan Yönetmelikte hukuka aykırılık bulunmadığı, ayrıca, taahhütname ve kefalet senedinin ilgili idarelerce kamu gücüne dayalı, tek taraflı irade ile düzenlendiği ve ilgililerine hizmet gereğinin bir koşulu olarak imzalattırıldığı hususlarının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15.11.2002 günlü, E:2002/557, K:2002/809 sayılı kararı ile hükme bağlandığı; bu durumda, 2547 sayılı Yasanın 35'inci maddesi uyarınca başka bir üniversitede öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamında eğitim yapmak üzere görevlendirilmesindeki amaç göz önüne alındığında, davacının taahhüt ve kefalet senedini idare ile eşit düzeyde olarak, isteği ve özgür iradesi ile imzaladığının kabulü mümkün olmadığı gibi, bu senedin ihtiva ettiği yaptırımların, kamu hukuku düzenlemeleri ve hizmet gereklerine dayandığı gerçeği karşısında, senedin icrası aşamasında ortada özel hukuk alanını ilgilendiren bir uyuşmazlığın varlığından söz etmeye olanak bulunmadığından, idarece kamu gücüne dayanılarak ve tek yanlı irade ile kurulan taahhüt ve kefalet senedinde yer alan mali yaptırımların uygulanmasına ilişkin işlemin iptali isteminden doğan uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığından, davalı vekilinin bu davanın adli yargıda çözümlenmesi gerektiğini ileri sürerek yaptığı görev itirazının yerinde görülmediği gerekçesiyle; davalı idarenin görev itirazının reddine, uyuşmazlığı çözümlemekle Mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.

Davalı idare vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolunda süresi içerisinde verdiği dilekçesi üzerine dava dosyasının onaylı örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; konunun çözümü için uyuşmazlığın temelini oluşturan işlemin incelenmesinin gerektiği; dava konusu uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşmeden diğer bir ifadeyle yüklenme ve kefalet senedinde yer alan borçtan kaynaklandığı; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun öğretim elemanı yetiştirmeye ilişkin 35. maddesinde, “Yükseköğretim kurumları; kendilerinin ve yeni kurulmuş ve kurulacak diğer yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için yurt içinde ve dışında, kalkınma planı ilke ve hedeflerine ve Yükseköğretim Kurulunun belirteceği ihtiyaca ve esaslara göre öğretim elemanı yetiştirirler. (Ek fıkra: 17/08/1983 - 2880/18 md.) Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler. / (Ek fıkra: 17/08/1983 - 2880/18 md.) Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hüküm dışındadır.” hükmünün yer aldığı; olayda, davacının Orta Doğu Teknik Üniversitesinde görevlendirilmeden önce Erzurum 2. Noterliğinin 23/12/2005 tarihli 28042 yevmiye nolu yüklenme senedi ve kefalet senedi ile, mecburi hizmet süresi dolmadan hizmetinde bulunduğu Yüksek Öğretim Kurumu ve mecburi hizmetinin devredildiği kurum tarafından görevden çekilmiş sayıldığında mecburi hizmetine tekabül eden ödemelerin tamamının ve % 50 fazlası ile ayrıca bu ödemelere ilişkin sarf tarihinden itibaren hesaplanacak yasal vs. vergi ve kanuni ödemelerle birlikte Üniversitesi emrine nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği; söz konu yüklenme ve kefalet senedi ile, Üniversiteye karşı mecburi hizmet yükümlülüğü ya da parasal karşılığı taahhüt edilmek suretiyle Üniversite ile araştırma görevlisi arasında, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini içeren bir sözleşme ilişkisi kurulduğunun açık olduğu; dolayısıyla, uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşmeden diğer bir ifadeyle yüklenme ve kefalet senedinde yer alan borçtan kaynaklandığı, sözleşmede yer alan borçtan kaynaklanan uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısının da yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 27.1.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Yüzüncü Yıl Üniversitesinde araştırma görevli olarak çalışan davacının, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 35. maddesi uyarınca kefalet senedi imzalayarak Yüzüncü Yıl Üniversitesi adına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Bölümünde araştırma görevlisi olarak eğitim alması nedeniyle, davalı Üniversite ile imzalamış olduğu Erzurum 2. Noterliğinin 23.12.2005 tarih 26042 yevmiye numaralı Kamu Personeline Mahsus Yüklenme Senedi ve Muteber İmzalı Müteselsil Kefalet Senedine Göre, Yerine Getirmesi Gereken Mecburi Hizmet Yükümlülüğünün iptali istemiyle yaptığı 20.03.2013 tarihli başvurusunun reddine ilişkin 27.03.2013 tarih ve 25130427/907-99-2191 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun, “Öğretim elemanı yetiştirme” başlıklı 35. maddesinde “Yükseköğretim kurumları; kendilerinin ve yeni kurulmuş ve kurulacak diğer yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için yurt içinde ve dışında, kalkınma planı ilke ve hedeflerine ve Yükseköğretim Kurulunun belirteceği ihtiyaca ve esaslara göre öğretim elemanı yetiştirirler.

(Ek fıkralar: 17/8/1983-2880/18 md.) Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler.
Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hüküm dışındadır.” hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak görev yapmakta iken, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 35.maddesi uyarınca davalı idare adına Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde lisansüstü eğitim yapmak üzere görevlendirildiği, doktora öğrencisi olarak Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ne gönderilmesinden önce düzenlenen sözleşme uyarınca mecburi hizmet yükümlülüğü getirildiği; 657 sayılı yasaya göre mecburi hizmet yükümlülüğünün bulunmadığından bahisle; mecburi hizmet yükümlülüğünün iptaline karar verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu duruma göre, taahhüt ve kefalet senedinin davacı ve kefilleri tarafından tek taraflı olarak imzalanarak idareye karşı taahhütte bulunulması karşısında, davacı tarafından mecburi hizmet yükümlülüğünün kaldırılması ve iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı Rektörlük vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Van 3. İdare Mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı Rektörlük vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Van 3.İdare Mahkemesinin 19.6.2013 gün ve E:2013/557 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.1.2014 gününde Üye Sıddık YILDIZ’ın KARŞI OYU VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY
Dava, Davalı Üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmakta iken, 2547 sayılı Yasanın 35. maddesi uyarınca öğretim üyesi yetiştirilmek üzere başka bir üniversitede görevlendirilen davacının, kefalet senedine göre, yerine getirmesi gereken mecburi hizmet yükümlülüğünün iptali istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

2547 sayılı Yasa uyarınca başka bir üniversitede öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamında eğitim yapmak üzere görevlendirilmesindeki amaç göz önünde bulundurulduğunda, davacının bu taahhüt ve kefalet senedini idare ile eşit düzeyde olarak, isteği ve özgür iradesi ile imzaladığından söz etmeye olanak bulunmadığından, ortada özel hukuk alanını ilgilendiren bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
İdarece kamu gücüne dayanılarak ve tek taraflı irade ile kurulan taahhüt ve kefalet senedine ilişkin uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasanın 2/1-a maddesinde sayılan iptal davaları kapsamında görüm ve çözümünde idari yargı görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca yapılan başvurunun reddi gerektiği görüşüyle, aksi yöndeki karara karşıyım.
 

Sadakat

Öğrenci
Hocam ben her ne olursa olsun, senetlerde bu kadar büyük meblağların yazmasına anlam veremiyorum. Kimi üniversite 100.000 derken, başka bir üniversite aynı süre için 150.000 diyebiliyor. Buna maaşı da dahil edebiliyorlar. Hocam çok saçma! ben bütün görevlendirme belgelerimi, bana gelen bütün görev maillerini, sayın öğretim elemanları ile başlayan bütün mailleri ve kağıtları saklıyorum. Çünkü çalışıyorum ve karşılığında maaşımı alıyorum. Senetlerden bu maaşların alınması kadar absürd ve insan haklarına aykırı bir durum yok. Ama der ki; gittiğin görevlendirme paraları aldığımız teçhizat parası bunların parası ve faizi ona karşı değilim. Onlar ödenebilir. Ancak maaşımı niye alıyor. O zaman ben bedava çalışmış oluyorum. Kusura bakmayın... Hukuk diline pek hakim değilim. Ve bu senetler bırakın hocaları, normal yeni işe başlamış idari personelin bile büyük bir MOBBİNG aracı oluyor. Sana olmadık yere; 'Bitirmez ve belgen gelmez ise şu tarihe kadar, senet işleme geçer tazminata girersiniz X bey' diyebiliyor. O cümleden sonra kalbiniz ister istemez çok hızlı artıyor, korkuyorsunuz. İşlerinize odaklanamıyorsunuz doğal olarak. Kafamız rahat olmuyor. Psikolojik sorunlarla beraber fiziki rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Bu yazdıklarım beni açıklamasa da çevremde nerden bakarsanız bütün 35 ve ÖYP li arkadaşların durumu bu. Herkes ya psikologluk ya da psikiyatriklik. Yani durum içler acısı ve çok vahim. Bu duruma ben maddi ve manevi desteklerimi esirgemeyeceğim. Ne kadar hukuk dilini pek anlamasam da anlamaya çalışacağım. Özelden mesaj atıp destek beklediğinizde ben elimden geleni yapacağım. Bu işi çözelim gerçekten bu ülke için en hayırlı işi yapmış olacağız.

Bir başka çözüm de 35. madde ile görevlendirme yerine burslu öğrenci statüsü (MEB bursu gibi) getirilebilir. Bıraksınlar öğrenci gibi okuyalım, ne kadar diyorlarsa da o senedi imzalayalım. Hem çalıştır hem de maaşına ipotek koy... Ne güzel be ya :)))
 

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
Senetlerden müzdarip arkadaşlar ve dava açmak isteyenler yazarlarsa bu başlığın bir anlamı olur. Kimse çekinmesin korkmasın arkadaşlar. Hakkınızı aradığınız sürece saygı görürsünüz. Herkes hakkını arayamaz herkes dava açamaz bunlar önemli şeyler.
 
A

Akademik Forum

Guest
Senetlerden müzdarip arkadaşlar ve dava açmak isteyenler yazarlarsa bu başlığın bir anlamı olur. Kimse çekinmesin korkmasın arkadaşlar. Hakkınızı aradığınız sürece saygı görürsünüz. Herkes hakkını arayamaz herkes dava açamaz bunlar önemli şeyler.
Kesinlikle haklısınız hocam.Geçen yıl kime sorsanız akademik zamma hayal derdi.Ama farkındalık oluştu,gündeme geldi.Bu konunun da akademik zamdan sonra ilk öncelik olması gerekiyor bence.
 

csaltundag

Öğrenci
Ben de konuyla ilgili akademik makaleleri paylaşayım o halde (makalelerin içinde ilgili kararlara göndermeler var, en azından esas no/karar no'lar hakkında bir bilgi veriyor)

Rüzgaresen, Cumhur. "Yüksek Öğretim Kanunu'nun 35inci Maddesi'nin Uygulanma Biçimi ve Bu Madde Nedeniyle Açılan Davalar", İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2 s.263- 312 , http://www.iticu.edu.tr/uploads/kutuphane/dergi/s22/263-312.pdf

Sezer, Yasin. Öğretim Elemanlarının Mecburi Hizmet Yükümlülüğü, TAAD, Cilt:2, Yıl:2, Sayı:4 (20 Ocak 2011), s.17-44. http://taayayinlari.gov.tr/upload/pdf/taad4.pdf

Yıldırım, Ramazan; Başözen, Ahmet. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin Çelişik kararları ve "35'likzedeler", Selçuk Üniversitesi Hukuk Fak. Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, 2006, s. 11-32. https://www.selcuk.edu.tr/dosyalar/files/004/cilt_14_sayi_1.pdf
 
A

Akademik Forum

Guest
Arkadaşlar ben de ÖYP arştırma görevlisiyim. 2012 girişliyim. Doktora tez dönemindeyim fakat çok iyi bir kamu kurumundan kabul aldım ve oraa geçmek istiyorum. Doktoramın bitmesine 2 yıl var zaten eş durumundan bulumdugum universiteye dönmeyecegim. Şu an istifa ettiğim taktirde belli bir miktar ödemek zorundamıyım?
Bilgilendirirseniz çok sevinirirm
 

csaltundag

Öğrenci
Arkadaşlar ben de ÖYP arştırma görevlisiyim. 2012 girişliyim. Doktora tez dönemindeyim fakat çok iyi bir kamu kurumundan kabul aldım ve oraa geçmek istiyorum. Doktoramın bitmesine 2 yıl var zaten eş durumundan bulumdugum universiteye dönmeyecegim. Şu an istifa ettiğim taktirde belli bir miktar ödemek zorundamıyım?
Bilgilendirirseniz çok sevinirirm

Hocam ÖYP kapsamında imzaladığınız senet gereği, istifa ettiğiniz tarih itibariyle birikmiş olan mecburi hizmetinize (2 yıl civarı söylediğinize göre) denk gelen kadarını ödersiniz senedin.
 

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
Arkadaşlar ben de ÖYP arştırma görevlisiyim. 2012 girişliyim. Doktora tez dönemindeyim fakat çok iyi bir kamu kurumundan kabul aldım ve oraa geçmek istiyorum. Doktoramın bitmesine 2 yıl var zaten eş durumundan bulumdugum universiteye dönmeyecegim. Şu an istifa ettiğim taktirde belli bir miktar ödemek zorundamıyım?
Bilgilendirirseniz çok sevinirirm

Eş durumundan dolayı son çıkan yasayı gerekçe göstererek üniversitenizden muvafakat isteyin aynı zamanda kabul aldığınız yeri de dilekçede belirtin. Olmadı dava açarsınız yürütme durdurma talepli olarak. Büyük ihtimalle dava lehinize sonuçlanır. Kolay gelsin..

- - - Güncellendi - - -

Araştırma Görevlisi istifa etmesi nedeniyle, davalı Üniversite lehine yüklendiği senede dayalı yapılan borçlandırma ve taksitlendirme işlemi.doc

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2010/11
KARAR NO : 2010/202
KARAR TR : 01.11.2010
(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : 2547 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca, davalı Üniversite adına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında yurtiçinde başka bir üniversitede Araştırma Görevlisi olarak görev yapmakta olan davacının, istifa etmesi nedeniyle, davalı Üniversite lehine yüklendiği senede dayalı yapılan borçlandırma ve taksitlendirme işleminin iptali istemiyle açılan davanın, özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K A R A R
Davacı : F. M.
Davalı : İnönü Üniversitesi Rektörlüğü
Vekilleri : Av. S. Ç. – Av. E. H.

O L A Y : İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalına ait boş bulunan bir adet Araştırma Görevlisi kadrosu, Lisansüstü eğitim yaptırılmak üzere 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 35. maddesi uyarınca geçici olarak Ortadoğu Teknik Üniversitesine tahsis edilmiş ve öğretim üyesi yetiştirme kapsamında anılan Üniversiteye kadrosu ile birlikte gönderilen davacıdan, Ankara Etimesgut Noterliğince düzenlenen 19.04.2004 tarih ve 05928 sayılı taahhüt ve kefalet senedi alınmıştır.
Davacının 09.10.2006 tarihinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanlığına verdiği dilekçe ile ailevi sebeplerden 15.10.2006 tarihi itibariyle görevinden istifa etmek istemesi üzerine; Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, 05.12.2006 tarih ve 029925 sayılı yazı ile, davacının istifa talebinde bulunması ve bu isteğinin davalı Üniversite tarafından uygun görülmesi nedeniyle söz konusu kadronun Üniversitesine iadesi, taahhüt ve kefalet senedine göre işlem yapılması gerektiğini bildirilmiştir.

Yapılan ihtarname üzerine davacı, davalı Üniversite Rektörlüğüne vermiş olduğu 05.03.2007 tarihli dilekçe ile, borcunun hesaplanıp 4 yıllık süreye yayılarak taksitlendirilmesini ve bu şekilde ödemek istediğini beyan etmiş; kendisine, Nisan 2004 tarihi ile Ekim 2006 tarihleri arasında ödenen aylık tutarı 26.875,77 YTL. ve bunun %50 fazlası olan 13.437, 89 YTL. ile bu borç için hesaplanan faiz miktarı 7.939,63 YTL. olmak üzere toplam 48.253,29 YTL. borcunun olduğu; hesaplanan bu borç miktarının 01.05.2007- 01.04.2011 tarihleri arasında taksitlendirildiği, bu tarihler arasındaki değişecek faiz oranlarına göre ödemenin bitiminde ayrıca faiz hesaplaması yapılacağı bildirilmiş ve ayrıca Sayıştay Başkanlığından görüş istenmiştir.

Davacı, İnönü Üniversitesinin 25.04.2007 tarihli bilgilendirme yazısına istinaden 04.05.2007 tarihinde ilk taksiti ve devamındaki müteakip taksitleri ödediğini; davalı Üniversitenin 23.11.2007 tarih ve 4519 sayılı yazısı ile taksitlendirme işleminin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmiş olduğunu tarafına 28.11.2007 tarihinde tebliğ ettiğini belirterek; taksitlendirmeye konu borcun dayanağı olan taahhütname ve yüklenme senedinin geçerli olmadığını; taksitlendirme işleminin temelini oluşturan borç tespitinin yanlış yapıldığını; vergi iadeleri dahil her şeyin, maaş içerisinde gösterilerek borçlandırma yapıldığını; faiz hesabında daha ilk maaşı aldığı andan itibaren temerrüde düşmüş gibi faiz işletildiğini; ödenen maaşların %50 fazlasıyla hesaplanarak taksitlendirilmesinin emredici hukuk normlarına aykırı olduğunu iddia ederek sonuçta; hukuki dayanak ve somut gerçeklerden uzak borçlandırma ve taksitlendirme işleminin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekillerince, birinci savunma dilekçesinde, Yükseköğretim Kurulunca çıkarılan 23.05.1997 tarih ve 22997 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4 'üncü maddesinde, atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen Üniversitede, 2547 Sayılı Kanunun 35'inci maddesi şartları içinde Lisansüstü Eğitim, Öğretim süresi (tatiller dahil) kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda olduklarına dair bir Taahhüt ve Kefalet Senedi alınacağının belirtildiğini; bu hükme istinaden davacıdan alınan Taahhütnamenin 3. maddesinde' "Üniversitesine dönüp mecburi hizmetimi ifa etmek üzere göreve başladıktan sonra mecburi hizmetim bitmeden istifa ederek ayrılmam çekilmiş sayılmam veya bir ceza nedeniyle memurluktan çıkarılmış olmam halinde bana yapılan ödemelerin tümünü eksik kalan mecburi hizmet süremle orantılı alarak %50 ve yasal faiziyle birlikte nakden ve defaten ya da bana verilen süre içinde eşit taksitlerle ödeyeceğim" taahhüdüne yer verilmiş olduğunu; bu durumda idarenin kişi üzerindeki zorlayıcı ve tek taraflı iradesinden bahsedilemeyeceğini, zira kişinin özgür iradesiyle, zorlayıcı etki olmadan Taahhüt ve Kefalet Senedi imzaladığını; dava konusu işlemde idari işlem olmanın temel şartı olan kamu makamları tarafından tesis edilmiş olma şartının gerçekleşmediğini, davacının imza ettiği taahhüt ve kefalet senedinin, idarelerince tek taraflı ve kamu gücü kullanılarak tesis edilen bir idari işlem olmadığı gibi, Özel Hukuk hükümleri bağlamında Üniversitelerinin taraf olduğu sözleşme de olmadığını, bu nedenle uyuşmazlık konusunun adli yargının görev alanına girdiğini ileri sürerek, görev itirazında bulunmuşlardır.

MALATYA İDARE MAHKEMESİ; 02.10.2009 gün ve E: 2008/179 sayı ile, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 35.maddesi hükmüne yer verdikten sonra; dosyanın incelenmesinden, davacının, İnönü Üniversitesi adına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapmakta iken, 15.10.2006 tarihinde istifa etmesi nedeniyle İnönü Üniversitesi lehine yüklendiği senede dayalı olarak borçlandırma ve taksitlendirme işleminin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşılmakta olduğu; davacının verdiği taahhütname ve kefalet senedinin, ilgilinin 2547 sayılı Yasanın 35'inci maddesi uyarınca bir başka üniversitede kadrosu nakledilmek suretiyle Araştırma Görevlisi statüsünde görevlendirilmesindeki önemli etkisi dikkate alındığında, davacının bu taahhütname ve kefalet senedini idare ile eşit düzeyde olarak, isteği ve özgür iradesi ile imzaladığının kabulü mümkün olmadığından, ortada özel hukuk alanını ilgilendiren bir uyuşmazlık bulunduğunu söylemeye imkan bulunmadığı; buna göre, davacının imzaladığı taahhütname ve kefalet senedinde yer alan mali yaptırımların hayata geçirilmesine yönelik borçlandırma ve taksitlendirmeye ilişkin uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle; davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idare vekillerinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; konunun çözümü için uyuşmazlığın temelini oluşturan işlemin incelenmesinin gerektiği; uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşmeden diğer bir ifadeyle yüklenme ve kefalet senedinde yer alan borçtan kaynaklandığı; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun öğretim elemanı yetiştirmeye ilişkin 35. maddesinden bahisle; olayda, davacının Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümünde görevlendirilmeden önce Etimesgut Noterliğinde tasdik edilen 19.04.2004 tarih ve 05928 yevmiyeli nolu yüklenme senedi ve kefalet senedi ile, mecburi hizmet süresi dolmadan hizmetinde bulunduğu Yüksek Öğretim Kurumu ve mecburi hizmetinin devredildiği kurum tarafından görevden çekilmiş sayıldığında mecburi hizmetine tekabül eden ödemelerin tamamının ve % 50 fazlası ile ayrıca bu ödemelere ilişkin sarf tarihinden itibaren hesaplanacak yasal vs. vergi ve kanuni ödemelerle birlikte İnönü Üniversitesi emrine nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, söz konu yüklenme ve kefalet senedi ile, Üniversiteye karşı mecburi hizmet yükümlülüğü ya da parasal karşılığı taahhüt edilmek suretiyle Üniversite ile araştırma görevlisi arasında tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini içeren bir sözleşme ilişkisi kurulduğunun açık olduğu; dolayısıyla, taraflar arasındaki sözleşmeden diğer bir ifadeyle yüklenme ve kefalet senedinde yer alan alacak-borç ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu; bu nedenlerle, 2247 sayılı Kanun’un 10 ve 13. maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI ; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin 1/a fıkrasında,idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; dava konusu işlemin niteliğinin ortaya konabilmesi açısından, davacının verdiği ve müteselsil kefilleri ile birlikte imzaladığı taahhütname ve kefaletnamenin bir bütün olarak incelenip değerlendirilmesinin zorunlu olduğu; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 35. maddesinin 2 nci ve 3 üncü fıkralarından bahisle, bir üniversitede görev yapan öğretim elemanın kadrosunun başka bir üniversiteye nakledilmesindeki amacın, ilgililerin akademik gelişimini sağlamak olduğu, kurumların bu gelişimin maliyetlerini üstlenirken öğretim elemanlarının gelişim sürecinde elde ettikleri bilgi ve tecrübelerinin, hizmet götürdükleri üniversiteye veya üniversite öğrencilerine yansıtılmasını gözetmek ve sağlamak durumunda oldukları dikkate alındığında, idarelerce bu hizmet yansımasını ve kamu yararını gerçekleştirmek için başka bir kurumda görevlendirdiği veya kadrosuyla naklettiği öğretim elemanlarının geri dönüşünü sağlamak üzere önlemler alabileceği, bunun için ilgili yönetmelikte kişilere mecburi hizmet yükümlülüğü veya taahhütname ve kefalet senedi imzalatmak şeklinde yaptırımlar öngören düzenlemeler yapılabileceğinin yargı kararlarıyla kabul edilmiş bulunduğu; nitekim 2547 sayılı Yasanın 35 inci maddesinde belirtilen kamusal yararın elde edilmesine yönelik olmaları nedeniyle bu hükme dayanılarak çıkartılan Yönetmelikte hukuka aykırılık bulunmadığı, ayrıca, taahhütname ve kefalet senedinin ilgili idarelerce kamu gücüne dayalı, tek taraflı irade ile düzenlendiği ve ilgililerine hizmet gereğinin bir koşulu olarak imzalattırıldığı hususlarının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15.11.2002 günlü, E:2002/557, K:2002/809 sayılı kararı ile hükme bağlandığının bilinmekte olduğu; bu durumda, 2547 sayılı Yasanın 35 inci maddesi uyarınca başka bir üniversitede öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamında eğitim yapmak üzere görevlendirilmesindeki amaç göz önüne alındığında, davacının taahhüt ve kefalet senedini idare ile eşit düzeyde olarak, isteği ve özgür iradesi ile imzaladığının kabulü mümkün olmadığı gibi, bu senedin ihtiva ettiği yaptırımların, kamu hukuku düzenlemeleri ve hizmet gereklerine dayandığı gerçeği karşısında, senedin icrası aşamasında ortada özel hukuk alanını ilgilendiren bir uyuşmazlığın varlığından söz etmeye olanak bulunmadığından, idarece kamu gücüne dayanılarak ve tek yanlı irade ile kurulan taahhüt ve kefalet senedinde yer alan mali yaptırımların uygulanmasına ilişkin işlemin iptali isteminden doğan uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı; bu nedenlerle, 2247 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 01.11.2010 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekillerinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ’ın davada adli yargının, Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava, 2547 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca davalı Üniversite adına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapmakta olan davacının istifa etmesi nedeniyle, davalı Üniversite lehine yüklendiği senede dayalı yapılan borçlandırma ve taksitlendirme işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesinde, “Yükseköğretim kurumları; kendilerinin ve yeni kurulmuş ve kurulacak diğer yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için yurt içinde ve dışında, kalkınma planı ilke ve hedeflerine ve Yükseköğretim Kurulunun belirteceği ihtiyaca ve esaslara göre öğretim elemanı yetiştirirler.

(Ek fıkralar: 17/8/1983 - 2880/18 md.) Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler.
Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hüküm dışındadır” hükmü yer almıştır.

Dosyanın incelenmesinden, Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında başka bir üniversiteye gönderilen davacının, noterde düzenlenen ve kendisi ile kefilleri tarafından imzalanan taahhüt ve kefalet senedi ile, hesabına eğitim gördüğü Üniversiteye karşı, mecburi hizmet ya da parasal karşılığını taahhüt etmek suretiyle yükümlülük altına girdiği, ancak, mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeden görevinden istifa etmesi nedeniyle davalı idarece, söz konusu taahhüt ve kefalet senedi içeriğinde yer alan parasal yaptırımların icrası amacıyla tesis edilen borçlandırma ve taksitlendirme işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bu duruma göre, taahhüt ve kefalet senedinin davacı ve kefilleri tarafından tek taraflı olarak imzalanarak idareye karşı taahhütte bulunulması karşısında, davalı idare tarafından taahhüt ve kefalet senedi uyarınca mecburi hizmet karşılığının tahsili amacıyla davacı hakkında düzenlenen işlemin iptali istemiyle açılan davanın, taraflar arasında yüklenme ve kefalet senedinden doğan alacak-borç ilişkisi nedeniyle, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı Rektörlük vekillerinin görev itirazının reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Malatya İdare Mahkemesi’nin 02.10.2009 gün ve E: 2008/179 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 01.11.2010 gününde Üyeler Sıddık YILDIZ ve Ayper GÖKTUNA’nın KARŞIOYLARI ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY YAZISI


Dava, 2547 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca davalı Üniversite adına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapmakta olan davacının istifa etmesi nedeniyle, davalı Üniversite lehine yüklendiği senede dayalı yapılan borçlandırma ve taksitlendirme işleminin iptali isteğiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

2547 sayılı Yasanın 35 inci maddesi uyarınca başka bir üniversitede öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamında eğitim yapmak üzere görevlendirilmesindeki amaç göz önünde bulundurulduğunda, davacının bu taahhüt ve kefalet senedini idare ile eşit düzeyde olarak, isteği ve özgür iradesi ile imzaladığından söz etmeye olanak bulunmadığından ortada özel hukuk alanını ilgilendiren bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

İdarece kamu gücüne dayanılarak ve tek taraflı irade ile kurulan taahhüt ve kefalet senedinde yer alan mali yatırımların uygulanmasına ilişkin işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasanın 2/1-a maddesinde sayılan iptal davaları kapsamında görüm ve çözümünde idari yargı görevli bulunmaktadır.


Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca yapılan başvurunun reddi gerektiği görüşüyle, aksi yöndeki karara karşıyız.
Üye Üye
Sıddık YILDIZ Ayper GÖKTUNA
 

Nazmi

Akademikpersonel.org
Yönetici
Arkadaşlar 35. madde ile senedini ödemeye mahkum edilmiş ve Ülke sınırları içerisindeki tüm yasal yolları tüketmiş birini tanıyorsanız bize yönlendirin Anayasa mahkemesine iptal davası açacağız. Şu anda gerekli bilgi ve belgeleri topluyoruz.
 
A

Akademik Forum

Guest
Çok tesekkurler cevabınız için. Umarım muvafakat alabilirim. Yoksa o kadar paranın %50 fazlasını faiziyle odemek çok zor olacak. Bir de bunun yanında o kadar yapılan asistanlık çöpe atılacak :(
 

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
Arkadaşlar 35. Madde Rehberini okumanızı şiddetle öneririm. Özellikle dava açmak isteyen hakkını aramayı düşünen arkadaşlar için.

- - - Güncellendi - - -

Bu eklediğimiz de 35. Madde ile ilgili Makale. Bu makale de senetlerin yasal olmadığını ve Araştırma Görevlilerinin sorununu anlatmaktadır.Ekli dosyayı görüntüle 4319
 
Son düzenleme:

evreka

Öğrenci
Merhabalar,
Benim 39. madde ile ilgili sorum olacaktı. ÖYP kapsamında dil eğitimine gönderildim. 37,500'lik senet imzaladım. Geçerli notu alıp, atandığım üniversitede bir ay görev yaptım. Sonrasında önceden lisansüstü eğitimimim olduğu için 35. madde dilekçesi yazdım ve 39. madde ile görevlendirildim. Hala 35. madde görevlendirmem çıkmadı ve ailevi nedenlerden ötürü istifa etmeyi planlamaktayım. Acaba senedi ödememek için dava açsam lehime sonuçlanılır mı? Bu durumdakine benzer elinizde mahkeme kararı bulunmakta mı?
 

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
Merhabalar,
Benim 39. madde ile ilgili sorum olacaktı. ÖYP kapsamında dil eğitimine gönderildim. 37,500'lik senet imzaladım. Geçerli notu alıp, atandığım üniversitede bir ay görev yaptım. Sonrasında önceden lisansüstü eğitimimim olduğu için 35. madde dilekçesi yazdım ve 39. madde ile görevlendirildim. Hala 35. madde görevlendirmem çıkmadı ve ailevi nedenlerden ötürü istifa etmeyi planlamaktayım. Acaba senedi ödememek için dava açsam lehime sonuçlanılır mı? Bu durumdakine benzer elinizde mahkeme kararı bulunmakta mı?

Kaç ay dil eğitimi aldınız ve kaç aydır kadronuzun olduğu üniversitede çalışıyorsunuz. Bu çalıştığınız süreye 39 la görevlendirildiğiniz süreyi de dahil edin.
 

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
6 ay 10 gün dil eğitimi aldım. Bir ay kendi üniversitemde çalıştım. 2 aydır 39'la görevlendirildim.

O halde 3 ay daha çalışırsanız senet'den muaf olabilirsiniz. Yani 35 ile göreve başlamadığınız sürece sorun yok. Madem istifa etmek istiyorsunuz biraz daha bekleyin senet ödemeden gidin.
 

evreka

Öğrenci
O halde 3 ay daha çalışırsanız senet'den muaf olabilirsiniz. Yani 35 ile göreve başlamadığınız sürece sorun yok. Madem istifa etmek istiyorsunuz biraz daha bekleyin senet ödemeden gidin.

teşekkürler yanıtınız için. 39. maddeyle görevlendirildiğim sürenin ben zorunlu hizmetten düşüldüğünü bilmiyordum.
 

_EMİR_

Araştırma Görevlisi
teşekkürler yanıtınız için. 39. maddeyle görevlendirildiğim sürenin ben zorunlu hizmetten düşüldüğünü bilmiyordum.

39. Madde aslında bir görevlendirme değildir. Sadece araştırma iznidir. Bu sürede sadece derslere girer çıkarsınız. Kimse size görev veremez.

- - - Güncellendi - - -

Araştırma Görevlisi; üniversitelerde bilimsel araştırma yapan, eğitim-öğretime yardımcı olan, akademik çalışmalar yaparak aldığı doktor veya doçentlik gibi ünvanlarla öğretim üyeliğine yükselebilen akademik kadronun en altındaki bilim çalışanıdır. 1992’lerden bu yana kurulan yeni üniversitelerde birçok Araştırma Görevlisi görev almaktadır.

Ancak her üniversite her alanda lisansüstü eğitim verecek yetişmiş öğretim üyesi kadrosuna sahip olamadığı için, Araştırma Görevlileri bu imkâna sahip üniversitelere gidip, yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmak zahmetiyle karşı karşıyadırlar. Lisansüstü eğitim, bir taraftan insana akademik yükselme imkânı sağladığı için bir hak olarak görülmekteyken, öte taraftan da Araştırma Görevlisinin asıl görevi lisansüstü eğitim yaparak öğretim üyeliğine yükselme olduğu için bu açıdan da bir görev olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizin eski (geleneksel) tip yöneticileri genelde hak olarak görülen bir şeyi alt kadrodan birine pek severek vermek istemezler ama görev olarak görülen bir şeyi de çekinmeden alt kadroya yüklemekten kaçınmazlar. Bu yüzden bir hak olarak gördükleri lisansüstü eğitimi Araştırma Görevlilerine adeta zorlanarak ve lütuf eseri olarak bahşederlerken; hukuken uygulama imkânı olmadığı birçok yargı kararıyla tespit edilen “mecburi hizmet yükümlülüğünü” de 35. Madde kapsamında lisansüstü eğitim yapan Araştırma Görevlilerinin sırtına severek bir görev olarak yüklemektedirler.

Bu bağlamda yeni olan kendi üniversitesinde lisansüstü eğitim imkânı olmayan Araştırma Görevlileri bir başka üniversiteye lisansüstü eğitim yapmak için görevlendirilmektedirler. Araştırma Görevlileri bu eğitimleri sırasında yapacakları kamu hizmeti karşılığı gittikleri üniversiteden maaşlarını almaktadırlar. Ancak bu şekilde görevlendirilen Araştırma Görevlileri, 2547 sayılı yasanın 35/3. maddesi ve “Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin” 4/4. maddesi uyarınca mecburi hizmet yükümlülüğü altına sokulmakta ve taahhüt-kefalet senedi imzalamak zorunda bırakılmaktadırlar.

Hâlbuki tüm kamu çalışanlarının temel yasası hükmünde olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek-35. maddesiyle yurtiçi görevlendirmelerde böyle bir mecburi hizmetin söz konusu olmadığının altı çizilmektedir. Ayrıca yasa maddesi kamu çalışanına böyle bir yükümlülüğün kaldırılması için idareye başvurma hakkı ve idareye de bu yükümlülüğü ve bundan doğan tazminat borçlarını herhangi bir işleme gerek duymaksızın kaldırma görevini vermiştir. Üniversitelerdeki mecburi hizmet uygulaması, temel yasa olan 657 sayılı DMK’nun ilgili hükmüne aykırı olarak, yönetmelik düzeyindeki maddelere dayandırılmaktadır. Oysa hukuk usulünün temel prensiplerine göre hiçbir yönetmelik maddesi kanun maddesine aykırı olmamalıdır.

Maalesef gerek maksadı aşan şekilde elindeki personeli kaçırmama düşüncesi gerekse keyfi olarak kamu çalışanını engelleme hevesi ile üniversite yönetimleri, başta anayasanın angarya yasağı ile eğitim ve çalışma hürriyetini garanti altına alan maddelerine; 657 sayılı DMK ek-35. maddesine; yargı mercilerinin karar ve içtihatlarına; Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının 11.07.2011 tarih ve 12387 sayılı ile 25.08.2011 tarih ve 17013 sayılı yazılarıyla Danıştay’ın bu konuda Araştırma Görevlileri lehinde yaptığı içtihatlara iştirak ettiğini YÖK’e bildirdiği görüş yazısına; ILO sözleşmelerine ve kamu yararına aykırı davranmakta ısrar etmektedirler.

Örnek olarak üst idari yargı merciinin (Danıştay’ın) verdiği bu yöndeki içtihat kararı şöyledir: “657 sayılı Devlet Memurları Kanunun ek-35. maddesiyle getirilen düzenlemeyle kamu kurum ve kuruluşları tarafından yurtiçinde okutulan öğrencilerle ilgili olarak 2547 sayılı yasanın 35/3. maddesinin ve Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4/4.maddesinin mecburi hizmet yükümlülüğü ve tazminat sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin uygulama olanağının kalmadığı anlaşılmıştır.” (Danıştay 8. Daire Karar No:2007/2699) Aşağıda bir ülkenin beyni sayılan Araştırma Görevlilerine nasıl bir hukuksuzlukla “Mecburi Hizmet” anlayışının uygulandığı ve ortaya çıkan diğer hukuksuzluklar maddeler halinde verilmektedir.

1. Araştırma Görevlileri, 1998’den beridir üniversitelerinde lisansüstü eğitim imkânı bulamayınca kendi başlarına diğer üniversitelerdeki lisansüstü eğitime doğrudan başvuramamaktadır. Hâlbuki durumu uygun herhangi biri dilediği üniversiteye lisansüstü eğitim için başvurabilmektedir. Asıl görevi lisansüstü eğitim yapmak olan Araştırma Görevlileri ise bu özgürlükten mahrum bırakılmaktadırlar. Hala daha enstitüler Araştırma Görevlilerinden, herhangi bir üniversitede çalışmadıklarını taahhüt etmelerini ve aksi ispatlanırsa lisansüstü eğitim haklarından vazgeçeceklerini yazılı olarak beyan etmelerini istemektedir. Araştırma Görevlileri, o tarihten beridir YÖK’ün merkeziyetçi ve tek elden kontrolcü tutumundan kaynaklanan çeşitli tarih ve sayılı yazılarıyla 35.Madde, ÜNİP veya ÖYP’ye mahkûm edilmektedirler.

2. Araştırma Görevlileri kişisel çabalarıyla bu engeli aşıp başvuruda bulunsalar dahi üniversiteler mülakat sistemini kullanarak adam kayırmacılık yaparak engellenebilmektedirler.

3. Bu yüzden lisansüstü eğitime başlayamayan Araştırma Görevlileri lisansüstü eğitime başlamadıkları için hem işten atılma tehdidi altında kalmakta hem de asıl görevleri dışında, memur ve hizmetlilerin görev alanına giren ama kendileri için angarya olan fuzuli işlerle uğraştırılmaktadırlar.

4. 35. Madde ile görevlendirmeyi kabul eden Araştırma Görevlileri; sivil kurumlar olan üniversiteler tarafından, 28 Şubat sürecinden beridir tıpkı askeri liseler ve harp okullarında olduğu gibi rektörlüklerce üstün kamu gücü kullanarak şartları tek taraflı olarak hazırlanan ağır, haksız ve ölçüsüz kefalet ve taahhüt senedi imzalamak zorunda bırakılmaktadır. Başarısızlık durumunda ya da başka bir üniversiteye/kamu kuruluşuna (istifa ederek veya müstafi sayılarak) geçişte bile yüklü ve haksız tazminat davalarıyla karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Araştırma Görevlilerinin lisansüstü eğitimleri sırasında yürüttükleri kamu görevi (danışmanlık, gözetmenlik, sınav hazırlama-uygulama-değerlendirme, derse girme, laboratuarda uygulama yaptırma, akademik ve sosyal etkinliklerde görev alma vb.) karşılığı aldıkları maaşlar dahi faizleriyle ve fahiş katlarıyla geri alınmaya çalışılmaktadır. Bu arada kefalet senedine kefil olanlarda aynı gaddar ve hukuksuz tutumdan nasibini almaktadırlar. Çoğu Araştırma Görevlisinin ailesi dağılmakta, psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak çökertilmektedirler. Bu senetleri imzalamayan Araştırma Görevlileri lisansüstü eğitime gönderilmemekte ve iş hayatlarını asıl görev amaçlarının dışında angarya ve fuzuli işlerle vakitleri geçirtilerek, akademik eğitimleri ve yükselmeleri engellenmektedir.

5. Lisansüstü eğitime gönderilenler başarısız olurlarsa ki bu da eğitimin doğasında vardır, derhal işten atılarak yüklü senet ve tazminat borçları altına sokularak hayatları karartılmaktadır.

6. Hâlbuki kendi üniversitesinde lisansüstü eğitim yapma imkânı bulan Araştırma Görevlileri veya bireysel çabalarla başka üniversitelerde lisansüstü eğitim yapma imkânı bulan, Okutmanlar, Öğretim görevlileri ve Uzmanlar bu tür uygulamaların hiç birine muhatap olmamaktadırlar. Başarısızlık durumunda ya da başarılı olup da başka bir üniversiteye/kamu kuruluşuna geçmek isteyenler ya muvafakatle veya istifa yoluyla diledikleri kuruma geçebilmek imkânına sahiptirler. Aynı kadroda görev yapan insanlar arasında oluşturulan bu ayırımcılık ve adeta birilerini kurban seçme işleminin hiçbir vicdana ve insafa sığmadığı açıktır.

7. Lisansüstü eğitimde başarılı olanlar kendi üniversitelerine döndüklerinde eğitimleri gereği hak ettikleri bir üst kadro olan yardımcı doçentliğe atanmamakta, ataması çeşitli bahanelerle geciktirilmekte ve Araştırma Görevlisi kadrosunda angarya işlerle uğraştırılıp akademik yükselmeleri engellenmektedir.

8. Her türlü maddi ve manevi zorluğa rağmen üniversitesinden, evinden ve ailesinden kopup yeni bir üniversiteye 35. madde kapsamında gidip orada yeni bir çevreye, farklı bir ortama adapte olma, kendini kabul ettirme veya kabul görme gibi çeşit türlü meşakkatle lisansüstü eğitimini tamamlayıp asıl üniversitelerine dönen Araştırma Görevlilerine üniversite yönetimleri hak ettikleri üst kadroyu öncelikle vermeleri gerekirken, maalesef üniversitlerimiz bu konuda da sınıfta kalmıştır. 35. madde kapsamında olan Doktor ünvanlı Araştırma Görevlileri çeşit türlü bahanelerle yıllarca bekletilmekte ve hatta onların öğrencisi durumundakiler ise hızlıca üst kadroya atanmaktadırlar.

Oysa kendi üniversitelerinde lisansüstü eğitim olanağı bulan yaşıtlarına göre onca maddi-manevi sıkıntıya göğüs gerip 35. madde kapsamında lisansüstü eğitimini tamamlayanlara öncelik verilerek üst kadroya atanmaları gerekmektedir. Bu konuda olumsuz tavır takınan üniversite yönetimleri, Doktor Araştırma Görevlilerine adeta neden bu ülkede akademik çalışma yapıp, doktor olup doçent olup canımızı sıkıyorsunuz demektedir. Hak ettiği üst kadroya atanmayan, bulunduğu üniversitedeki akademik-ekonomik-sosyal imkânsızlıklardan veya başta ailevi nedenler (eş durumu, çocukların eğitimi) gibi başkaca sebeplerden dolayı başka üniversitelerde arayışa giren ve Yardımcı Doçentlik kadrosu bulan Doktor Araştırma Görevlilerine muvafakat verilmemekte, evrakları sümen altı edilmekte, işlemleri sürüncemeye bırakılmakta, bezdiri-yıldırı (mobbing) uygulanmakta, zamanları boşa harcanmaktadır.

Emsal yaştaki arkadaşları profesör, dekan rektör olurken kendileri “Araştırma Görevlisi Doktor” veya “Araştırma Görevlisi Doçent Doktor” olarak yıllarca bekletilen nice akademisyen mevcuttur. Sonuçta Araştırma Görevlilerinin muvafakat talepleri ve üniversitelerce var olduğu ileri sürülen Araştırma Görevlilerinin mecburi hizmetlerinin nakil talepleri ret edilerek eğitimlerinin ve kadrolarının gereği olan akademik yükselmeleri hukuksuzca engellenmektedir. En azından şu anda bile iki ayrı üniversitede mecburi hizmet kıskacında tutularak evli ve resmi nikahlı karı-koca Araştırma Görevlilerinin bir ilde, bir üniversitede bir araya gelmelerini muvafakat vermeyerek engelleyen ve anayasal garanti altında olan aile bütünlüğüne de ciddi zarar veren üniversitelerin var olması insanın vicdanını sızlatmaktadır.

Hâlbuki madem üniversitelerce ve YÖK’ce mecburi hizmet vardır ve kişinin özgürce çalışmak istediği ve daha verimli olacağını düşündüğü yere muvafakatinin verilmesi idare hukukuna, Türkiyenin de altında imzası olan ILO sözleşmelerinin 29 ve 105 numaralı maddelerine ve iş gören haklarına uygundur, kamu yararı da bu yöndedir; basit bir muvafakat onayı ve mecburi hizmet nakli yapılsa, bütün bu karmaşa çözülecek ve bu hukuksuzluk ortadan kalkacaktır. Böylece akademisyenlerin, rektörlüklerin ve mahkemelerin zamanları boş yere harcanmamış olacak ve ülke zarara uğratılmaktan kurtulacaktır.

9. Yukarıda sayılan nedenlerle veya başkaca sebeplerden üniversitesinden istifa eden, müstafi sayılan ya da hiç üniversitesine dönmeyip başka üniversite/kamu kuruluşunda görev alan Doktor Araştırma Görevlileri hakkında haksız ve fahiş miktarlarda çok yüklü tazminat davaları açılmakta ve ülkenin öz kaynaklarıyla yetiştirilen önemli bir beyin gücü bu hukuksuz ve gaddar uygulamalarla ezilerek, bunun yanı sıra zaten haddinden fazla iş yükü olan yargı erki de fuzuli olarak meşgul edilerek ülke kaynakları israf edilmektedir.

10. Kimi Doktor Araştırma Görevlileri de çeşitli kademelerde bürokrat ve siyasileri devreye koyarak bu hukuk dışı uygulamalardan direkt kurtulmakta ve diledikleri üniversiteye sorunsuz geçebilmektedirler. Her ne kadar bir ülkemiz gerçeği olan bu davranışları, akademisyenlerin mecburiyet karşısında sergiledikleri düşünülse de bu konunun da ciddi bir ayırımcılığa neden olduğu açıktır. Yukarıda maddeler halinde anlatılan uygulamaların her biri ayrı bir hukuksuzluk örneğidir. Hem anayasamızın angarya yasağı başta olmak üzere temel hükümlerine; hem kişi haklarına; hem de ilgili yasaların ilgili hükümlerine (657 DMK Ek35.madde); kısaca yürürlükteki mevzuata açıkça aykırılık teşkil etmektedirler.

Aşağıda da verilen onlarca yerel mahkeme kararına ve üst mahkeme içtihatlarına ayrıca Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının YÖK’e konuyla ilgili gönderdiği görüş yazısına rağmen; üniversiteler mecburi hizmet, taahhüt-kefalet senedi imzalattırma ve anlaşmazlık durumunda haksız, fahiş ve yüklü tazminat uygulamasıyla kıskaca aldıkları Doktor Araştırma Görevlilerini süründürmekte, yıldırmakta, enerjilerini tüketmekte ve onları, ailevi, sosyal ve ekonomik bunalımlara sokmakta ve akademik hayatlarını sonlandırmaktadırlar. Hem Rektörlükler hem mahkemeler hem de akademisyenler bu hukuk dışı uygulamalarla meşgul edilerek ülke kaynakları boş yere heder edilmektedir.

Son 3 kez çıkarılan af yasalarında Araştırma Görevlilerinin lisansüstü eğitimleriyle ilgili olarak uygulanan mecburi hizmet ve taahhüt-kefalet senedi kaynaklı tazminatlara devletçe kanunla af getirilmesi, hükümetlerin de bu zulmün farkında olduğunu göstermektedir. Aslında Araştırma Görevlisinin idareyle izin, maaş, geliştirme ödeneği gibi sorunlar yaşamadan, kadrosuyla lisansüstü eğitim göreceği yere naklini ve böylece öğretim üyeliğine yükselebilmesi için uygulamaya konan 2547 sayılı yasanın 35. maddesi; 1998 yılından beridir yönetmelik düzeyinde uygulamalarla amacından saptırılarak tıpkı askeri liseler ve harp okullarında olduğu gibi tazminat sonucunu doğuran zorunlu hizmet yükleme ve zorunlu taahhüt-kefalet senedi imzalattırma ve de sonuçta tazminat ödettirme şekline dönüştürülmüştür.

Tüm bu hukuksuz, fahiş ve maksadı aşan uygulamalar göz önüne alındığında, ülkemizde hala daha eğitim ve çalışma özgürlüğü, kurumsallaşma, toplumsal demokrasi, evrensel hukuk ilkeleri, hukukun üstünlüğü, Avrupa Birliği normları, yasallık, şeffaflık ve kişi hakları yönünden ne kadar çok daha fazla çalışılması gerektiği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak talebimiz: Devletimizden, Hükümetimizden, Yüksek Öğretim Kurulu’ndan, Üniversite Yönetimlerinden; 35. Madde ile lisansüstü eğitim gören Araştırma Görevlileri olarak bizlerin ülkemiz için çalışmak ve üretmek istediğimizi, hatta hukuksuz olduğunu bildiğimiz halde mecburi hizmetten kaçmadığımızı, ancak yukarıda belirttiğimiz gibi YÖK ve üniversite yönetimlerinin mecburi hizmet yükümlülüğünü istismar ederek ve ayırımcılık yaparak akademik yükselmemizi ve kendimizce daha verimli olacağımıza inandığımız üniversitelere geçişlerimizi keyfi olarak engellenmelerine karşı olduğumuzu bilmelerini isteriz.

İlgililerden hem kamu düzeni hem de kamu yararı gereği bu konuya eğilmelerini, bu haksız ve zaten hukuken batıl olan mecburi hizmet uygulamasını acilen kaldırmalarını, hukuk tanımaz keyfi tutumla ve kulaktan dolma bilgilerle Araştırma Görevlilerinin akademik hayatlarını darbeleyen uygulamalarla ülke kaynaklarını boşa harcayanları ciddi şekilde uyarmalarını beklemekteyiz.

En azından çıkacak bir torba yasa içinde, bu hukuksuz mecburi hizmetten kaynaklanan tazminat yükümlülüklerinin yeniden ve süresiz affedilmesi için ya da böyle bir af çıkarılmayacaksa bile mecburi hizmet yükümlülüğünün muvafakat veya istifa yoluyla geçilen kamu kurumlarına naklini kolaylaştırması, serbest bırakması hatta otomatikleştirmesi için birer vatandaş olarak TBMM’den, hükümetimizden, tüm siyasi partilerden, milletin vekillerinden ve bürokratlardan çalışma beklemekteyiz. Saygılarımızla…

İMZA: 35. Madde Kapsamında Lisansüstü Eğitim Yapan ve Hukuksuz Bir Mecburi Hizmet Uygulamasının Kıskacında Akademik Hayatları Darbelenen Araştırma Görevlileri.

İMZA: 35. Madde Kapsamında Lisansüstü Eğitim Yapan ve Hukuksuz Bir Mecburi Hizmet Uygulamasının Kıskacında Akademik Hayatları Darbelenen Araştırma Görevlileri.

Yurtiçi Görevlendirmelerde Mecburi Hizmetin Olmadığına Dair Yargı Karar ve İçtihatları

a) 1.Danıştay 8.Daire 13.02.2009 tarihli E.2008/7120, K.2009/1050 kararı.

2.Danıştay 8.Daire 10.10.2008 tarihli E.2007/1869, K.2008/6016 kararı.

3.Danıştay 8.Daire 07.05.2007 tarihli E.2006/5230, K.2007/2699 kararı.

4.Danıştay 8.Daire 10.10.2007 tarihli E.2006/4441, K.2007/5224 kararı.

.Danıştay 8.Daire 14.02.2006 tarihli E.2004/6052, K.2006/587 kararı.

6.Danıştay 5.Daire 20.12.2000 tarihli E.2000/5982, K.2000/3561 kararı.

b) 1.Tokat İdare Mah. 13.12.2011 tarihli E.2011/742, K.2011/87 kararı.

2.Antalya 3. İdare Mah. 30.11.2011 tarihli E.2011/1416 kararı.

3.Rize İdare Mah. 18.11.2011 tarihli E.2011/500, K.2011/616 kararı.

4.Erzurum 2.İdare Mah. 28.06.2011 tarihli E.2011/822 kararı.

5.Konya İdare Mah. 20.04.2011 tarihli E.2010/1892, K.2011/635 kararı.

6.Eskişehir İdare Mah. 14.10.2010 tarihli E.2010/368, K.2010/707 kararı.

7.Erzurum İdare Mah. 17.12.2009 tarihli E.2009/677, K.2009/1551 kararı.

8.Aksaray İdare Mah. 24.11.2009 tarihli E.2009/443, K.2009/848 kararı.

9.Aksaray İdare Mah. 30.10.2008 tarihli E.2008/369, K.2008/1609 kararı.

10.Konya İdare Mah. 13.07.2006 tarihli E.2006/1006, K.2006/1766 kararı.

11.Aydın İdare Mah. ………. …..tarihli E.2004/1115, K.2005/1154 kararı.

12.Sivas İdare Mah. 16.12.2003 tarihli E.2003/473, K.2003/1264 kararı.

13.Sivas İdare Mah. 10.06.2003 tarihli E.10.06.2003, K.2003/533 kararı.

14.Eskişehir İdare Mah. 12.03.2003 tarihli K.2003/214 kararı.

15.Aydın 1.İdare Mah. 18.11.2002 tarihli E.2002/265, K.2002/473 kararı

16.Manisa İdare Mah. 12.03.2002 tarihli E.2002/448, K.2003/214 kararı.

c) 1.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E.2008/18-553 K.2008/563

2.Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 16.01.2003 tarihli E.2002/5025 K.2003/203 kararı.

3.Yargıtay 18.Hukuk Dairesi 13.12.2005 tarihli E.2005/5785 K.11084 kararı.

d) 1.Denizli 2.Asliye Hukuk Mah. 04.06.2010 tarihli E.2009/166 K.2010/216 kararı.

2.Ankara 27.Asliye Hukuk Mah. 27.02.2002 tarihli K.2002/122 kararı (16.01.2003 tarihli Yargıtayın E.2000/583 kararı ile onaylandı). e) Başbakanlık Devlet Personel Başk.’nın 11.07.2011 tarih ve 12387 sayılı ile 25.08.2011 tarih ve 17013 sayılı görüş yazısı.


Kamudanhaber
 
Son düzenleme:

hi-cazkar

Öğrenci
Merhabalar
Benim de ÖYP'li bir arkadaşım dil eğitiminden döndü ve yeterli puanı aldı fakat eylülde açılan ÖYP lisansüstü ek kontenjanlarını kaçırdığından tercih yapmadı ve ÖYP yönetmeliği gereği yüksek lisansa başlamadığı için atıldı ve imzaladığı senedi de ödemek zorunda. Zorunlu hizmetinin de 2 ayını yapmıştı sadece. O da dava açsa kazanabilir mi? Ne yapabiliriz?
Teşekkürler..
 
Üst